kırık bir düş/ayrılık bile olsa hep aynı düşü kırık bir düşün parçalarına yağmalarken kendimi ölü güvercinler taşıyorum avuçlarımda donan arzuların kan-revan sürgünlerinde kapına yığıldı sensizlikten yoksun bedenim görmeyesin diye yalpayarak sağa sola sessizce geri gittim gölgeler uyurken kanadı duvarlar öldüğümü sen görmedin söz verdim sözlerimde yazabilmek için ruhunu parmaklarımdan güç dileniyorum karanlığın diline hapsolmuş çığlıktım terimi kurutacak rüzgarın kuzeyinde esiyorum ıssız fısıltılardan ne bekleyebilir ki baharlar sessiz bir nefes düğümlenirken göğsüme. dinleseniz şehrin yorgun şarkılarını bu gece taşlarda uyursunuz uzadıkça dalgalar belki yosun kaplarsınız bir süre güneşler açamayacağım ellerimin çizgilerinde varlığı dallandıkça adamın ağaç dibine nasıl da dökülüyor gün sefil akşamlar alırken gözyaşımın tuzunu intihar edecek duygularımla hiç’liğe kalıyorum örtün üstüme yalnızlığı nasıl sevişilir karanlıkla görün kırık bir düşün parçalarına yağmalarken kendimi siz görmediniz içinde çocuklarımın da öldüğünü Anne neresinden başlamalı hayatın bilmiyorum adım atsam boşluk adım atsam uçurum beni kim aldı yangınımdaki yanımdan bak nasıl koşuyor insanlar tok bir sevinçle sevdiğime bağrıma her hançer saplandığında sızım yağmurlar doldu yüreğime saatlerden siyah zaman vurdu beyaza lekesini yarım kaldı doğumlar aklımda yırtık bir temmuz ve sancılı sabahlar... hepimiz kaç kerelerce öldüğümüz masalın enkazlarıyız artık sizi bilmem ama kadifeden yüzüm yok aynalarda benim öldüğümü sen görme sevdiğim. |