Yokluğunu Resimlerken
iki deniz feneri
yüzyüze sırt sırta omuz omuza ortalarında beyaz yelkenli sensiz sadece görüntü... sesim sesin sonsuzadeğin turuncu sarıyla sarmaş dolaş kırmızının yatağında göğe serpilerek martılar siyaha ve azlığa yardımcı sensiz sadece renk ve görev... kalbim darmadağın çayımın dudaklarımdaki sırıtışı ayrılığa rağmen sevmektir yalnız dolaşmak kitapçılarda sokak sanatçılarını izlemek şekersiz kahvenin acısı/zı/sı dokunduğunu düşünmek göğsüme ikinci el düşlerine yakalanmadan hayatın sensiz sadece acı ve hayal... çayımın dudaklarımdaki sırıtışı ağzın gözün yüzün hüzünlü dudağın eski şarkılarda anıları bulmak sanrısı uyumak korkusu telaşın en biçimsiz sarısı umulmadık anda gölgeli sokağın ucunda kendi koyuluğuna soğuk deniz parçası yıpranık bir nefes bile görmemiş reyhanların kıskandığı saç tellerinin tınısı sensiz sadece duyu tanınmamış sır ümitsiz arzu... şimdi yarın ve belki birdenbire an/sız/ın sadecelerimi resimlerken yokluğun gönül evrenime kör ve nankör sonlarda çoğullaşırız sadece ve ikimiz... yalnızız sadece yalnızlıklarımızla birbirimize benzer ve yakınız bir aşk ancak böylesine yaşanmamışsa titremelerde aynı iz kıvılcımların muştusunda aynı köz zaman ve azrail zevksiz düşer peşimize yalnızlıklarımızla birbirimizde benzer iz ve en çok birbirimizden ayrı olmakla birbirimize yakınız... yanlışsız sızı... eğlen harlan sevin kağan işçen |