BOHEMİSTAN GÜNLÜĞÜ
bakkala telefon edip, akşam nevalemin siparişini veriyorum.
sesimden anlıyor çatı katının sakallısı olduğumu tamam diyor, çırak gelsin hemen gönderiyorum. . . . . . . . . . * * /duvarımda iki buselik aplik, birine ay diğerine güneş adını vermişim/ -duvarda çiçek desenli, buselik iki aplik- ışıkları düşünce yandıkları zaman, ortalarındaki kır çiçeklerine öyle gölge açıyor ki çiçekler, duvarlarıma ve yüreğimin üstüne önce senin resmini çiziyorum, sesini ve bir de gözlerinin rengini sonra sakalıma takılmış saçının teli ve dudak gibi gülümsemeni ellerini çiziyorum ellerime, ellerimle duvardaki gölgenin üstüne sonra bir ibadet gibi düşüyorum, ellerine ya da bildiğin bir yere. /tut elimden kaldır diye, penceremde çiçek olup açılmayı beklemişim/ -ortalıkta yazılmamış yersiz-yurtsuz öyküler- ne kadar kitap varsa yerlere saçılmış, sanki marangozhane talaşı gelirsin diye toparlamaya çalışıyorum, bir görsen bendeki telaşı peygamber mağarasında örümcek ağı, penceremdeki perdeler perde orta yerimde aşılmaz keder, bir gören olsa kim bilir ne der ama kuş konmaz pervazımda, toprağı ve yaprağı kuru umut ışığı hala göz kırpıyor gelir diye, bu da rüyayı hayra yorma alışkanlığı. /ama öyle yorgun ki üst kata çıkan merdivenler ve üstelik çok karanlık/ -sadece sessizlik ve sadece çığlık gibi yalnızlık- ay var, güneş var ama İstanbul, ne kadar karanlık bu saatlerde son lüfer takılmış oltaya da, kanatsız martı yalnız kalmış denizde ne gelen var ne giden yani, adresim mi silindi yoksa kayıtlardan bu metruk kapı zili sevgilimin sesi gibi, çalınmış olmalıydı çoktan diyorum ki bin kere ölmüşüm, bir daha ölsem ne çıkar bu şiirde yoksa böyle düşünmeye devam mı etsem, elim çenemde, iskemlede. /kapının altında bir not : galiba evde yoksun, demek boşuna gelmişim/ * * bu gelen bakkalın çırağı olmalı, hiç sesimi çıkarmıyorum kesik yemez-içmezliğimle doyurup suskunluğumu ben yokum, hiçbir yerdeyim diye mırıldanıyorum. . . . . . . . . Cevat çeştepe Postacı kapıyı her zaman iki kere çalmıyor. Hele eviniz karanlık merdivenli bir çatı katındaysa. . . . |