Nar-ı KevserKabe`ye sürülen yüzler aşkına sönsün ruhumdaki sahra-yı Kerbelâ ardışık darbelerin yarım bıraktığı acılar zaman kırıklarından taşan Nar-ı Kevser düşüyor Erzurum ben, açılan avuçlarında el gül üşüyüşümü örten gülhîz nisana küskünlüğüm ki hakka açmış gonca hüzün vebalim boynuna ey dar nadide azabım kuruttu sunakları alevin baruta tutulduğu “biz” şerrinde doluyor gözlerime deniz bir kente sıkışmış dilsizliğin, dilidir ayrılık siren seslerinin dağıttığı ufukta kibrin savdığı alaz muradım hayra kıyılan boynumda yürek üleşi bir ben mi doğamadım Palandöken zirvesinden nurdan pak Sude Nur Haylazca |
Saygımızı kabul edin.