ölümün dudaklarını öptüğüm zaman
.
ay geceyi ayarttığında an tükenerek ölümüm dudaklarını öptü zaman çöküyor yine bedenime efsunlu karanlık gözlerin feri düşüyor aynalara sarılarak zaman akrebin zehrine yenik yelkovan uzun bacaklarında yürüyor anı ruhumu çiğnerken eziyetli saniyeler lanetli nefeslerin buğusuna k/yazıyorum adımı sırtıma kana susamış saatler yüklüyor ceset torbaları a�na susuyorum - kımıldamıyor kızıl gözlerim yaşa kanımı damıtıyor damarlarım iblisin şövalyeleri danslarına başladığında acıya açıyor kirpiklerim sarmaş dolaş siyaha saplı beyaz kanatlı ruhlar kör karakargalarla karaağaçları ekiyor gökyüzüne kanlı nehirler t/aşıyor göklerden örümcekler öpüşüyor akıyor ağlar üzerime acı kızıla doğuyor aciz tenimde güneşe yalvarıyordu saçlarım korkularımda üşüyor ruhum mor buzlar içinde kulak zarını deliyor kahkahalı ıslıklar ölüm makineleri kurulu meydanlarda mor kuyulu dudaklarım umut ipini dişliyor cellâtların acımasız seslerine inat kendi narama düşüyor dizeler şaşkın ruhum eksik kelimelerle susturuyor bilinci hassas bir kuş beyaz gözyaşlarını damlatıyor yanık tenime cana can olan ılık rüzgârı taşıyor kanatlarında dağılıyor parça parça bulutlar geçmiş yıkanıyor soğuk sularda uzanmak istiyorum yeşil çayırlar üzerinde sonsuzluğa açılan yeni bir boyutta sonsuzluk istiyorum gerçeğin huzurunda ölüm-ölümsüzlük ne tatlı sızıyor damarlarıma |