Son Sonbahar
Son Sonbahar
Sonbahar son kozunu oynuyordu Kasım’ın son günleri… Kışa karşı son direnişler. Güneşi gösterip üşüten bir hava, Nereden estiği belli olmayan başıbozuk rüzgârlar… Sonbahar! Yine bana uyuyorsun. Bu sene sarmadın beni, ısıtmadın. Ellerim boşken bile vuslat duygusunu hissederdim seninle. Şimdi sen de öyle bir yüz çeviriş yaptın ki bana… Ben her ayrılışta sana kavuşurdum. Bu yüzden ayrılışlar olmadan sen olmazdın. Ama nedense herkes seni suçlardı gidenler yüzünden. Gidenler zaten gitmek için gelenlerdi. Hani insan bahaneler arar ya avutmak için kendini, Onların sebebiydin sen. Severdim gelişini, ılık rüzgârlarla içime işleyişini. Sağanaklarınla söndürüp içimdeki yangını, rahatlatırdın beni. Sen gelirdin serinliğinle, yaktıktan sonra yaz güneşi kalbimi. İşte bu sefer benimle değilsin. Ilık değil, soğuksun artık. Damla damla değil, seller gibisin artık. Ayrılıkların ateşini afetlerle geldin söndürmeye… Yüz çevirip gidenlerle gönderdin ılık rüzgârlarımı. Terk edip bırakanlarla gönderdin içimin serinliğini. Sevdasından cayanlarla yolladın ferahlık damlalarımı. Bırakmadın ki bana yaşanacak bir mevsim. Soğuğum, seller aldı götürdü gözlerimin kuruluğuyla birlikte toprağımı. Sana ne oldu sonbaharım? Bana ne yaptın böyle? Toprağım yok, selinde boğuluyorum gözyaşlarımın. Sert rüzgârlarında savruluyorum kayboluşlarımın. Fazla fazla ödüyorum bedelini aldanışlarımın. El sallayıp yine arkama döndüğümde sana sarılacağım sanıyordum oysa. Yine sen saracaksın sanıyordum açılan yaralarımı. Bu sefer kendine de mi el sallatırdın yoksa? Ne yaparım sadık dostumun kucağı kaybolursa? Gecelere sakladığım gözyaşlarını ay bulursa? Desene kıştan kaçışım yok, önüm arkam sağım solum kış artık! Bu sefer erken yakaladı beni. “önüm arkam sağım solum sobe” dedi işte… Yapraklarına saklanamadım, saklamadın beni. Dalkavuk ve ortalıkta bir ayazdayım. Üşüyorum sonbaharım, üşüyorum… Gözdenur ECELLİZZ Kasım-2008 |