Buğzum Ateş, Aşkım Sergüzeştİki yuvarlağı iç içe koyduğumda; bir göz… Her sözün nafile, her tavrın yelma! Sana beslediğim senden beni sökecek bir bagza! Kanını akıtacak, sende sen bırakmayacak Buğra! Her gece kokusunu aldığım, damarlarındaki kanın. Çıkacak miski bedeninden.. Dağılacak iyice etrafa buram buram. Buğra’m.. Koklamaya doyamayacağım… Çünkü o; aşkımın hayat veren kokusu, Çünkü o; sana yerleştirilen fedakâr sevdamın ab-ı hayat uyunu. Her beni görmeyen tabunda alevlenen utun nefret bende! Nazarımda dokunulmaya kıyılmaz utub yüz sende… Ben bana bıraktım kötü hasletlerimi, Ben bana bağladım dinmez kasvetlerimi! Sana gönderdim uslanmaz özlemimi! Sana yerleştirdim sevdamın güzelliklerini! Bende bir his kaldı, onlardan gayrı; O da sana olan bagza! Sana verdiğim, sana emanet güzelliklerimi benle yaşa Buğra! Bana tadını göster seni sevmenin! Bana tadını göster beni severek; seni sevmenin! Menzilinde bil gözlerimi, yuvarlağına al beni! Siyahımı renklendir tualinle, Yemminle yıka kasvetlerimi, Yemminin tuzuyla yak seninle savaşırken aldığım yara beremi! Bende hala ahker halinde hissiyat… Benim verdiklerim olmasa; hiçbir şeye sahip değilsin! Bak, sevilecek bir tarafın da yok! Güldestem, gülçehrem, gülnefesî yârim benim! Dikenlerin ellerime battıkça yazıyorum şiirleri, Mürekkebime karışıyor kanımın rengi. Canlı harfler! Kanlı harflerle döküyorum sevdamın hakikatliğini! Sessiz harflere ses veriyor; her dakika dilime besteler söyleten aşkın! Kalbim, cismimi oluşturan harflerime kan, hayat pompalıyor. Damarlarımdan satırlarıma nehir gibi taşıyor özlemimi kanım. Direniyorum, gözlerimden taşmıyor çırpınışlarımda sağa sola saçtığım yaşlarım. Sevdama nefes dolaştırıyor ciğerlerim. Canlı harflerle işliyorum sadakatimi! Kanıma bulaşmış sitemlerle yaşatıyorum şefkatimi! Adrenglerimin renksizliğine al katıyorum! Renklendiriyorum, gözüne sokuyorum satırların azaba mahkûmiyetini! Ra’d yapıp, kulaklarını zorlayan mısralara çeviriyorum serzenişlerini! Sessizliğin içinde kopan fırtınalı kelimelerden oluşturuyorum cümleleri! Azap bu yaşattığın! Izdıraptır imkânsızlığın! Bu kadar bahtı kaçmış bir bahrin içinde, Nihayetsiz, güç çırpınışlarımdır sana attığım kulaçlarım. Buğra’m kaçınılmaz kıyametimdir benim. Buğra’m rüzgârıyla söker haledimden ahaz ormanlarımı. Tuz buz eder çevremi, enkazda bırakır çehremi. Buğram bilmez beni. Buğzum da çıkmaz ki kanımdan, Sırt çevirişleriyle beslenen o buğzu çıkarıp dolaştırır kalbim Buğra’mdan. Nefretim mi, aşkım mı Buğra? Nelerimi kaybedeceğim bu uğurda? Sözlüklerimde, lügatlerimde artık “bagza” yerine “buğra” yazıyor. Artık; “sen bagzamsın Buğra” demeyeceğim. “sen buğramsın Bagza” diyeceğim… Sana yer yok kabul edişlerimde! Her iki kelimem de sevmeyişim olacak. Ve “seni seviyorum” demeye kalksam da; Senin adın artık “Bagza”! Ancak “seni seviyorum Bagza” diyebilirim. Bundan sonra sevgi cümlelerimin içinde bile nefretimi duyabilirsin. Zaten resmine bakmak da artık bir şey ifade etmiyor. İçimde hiçbir şey yer değiştirmiyor. Ne içim dışıma çıkıyor, ne de dışım içime giriyor. Zahirin zevalsiz bir güzellik değil ki. Hatta sevdama bile yakışmıyorsun artık biliyor musun? Bir zamanlar yüreğim yetmez zannederdim güzelliğine. Sevgim yetişemez nakıs kalır derdim cismine, Aşkının âlisine çıkardım, İterdim gözlerimi gözlerine. Hakkını verememekten çekinirdim. Oysa şimdi; gözlerimi çektim, ve indim. Sen! Gözlerimde soğuk damlalarla katmerleşmiş sevdam! Ver bir ateş! Aşkın yüreğimde yaşanmış bir sergüzeşt! Tutup ellerimi, yakabilir misin meşalemizi? Isıtıp donmuş hayatımı, Yeniden akmasını sağlayabilir misin? Ama sen… Sen! Bakmaya kıyılmayan, Göz göze gelmeye dayanılmayan, Ama sevdamı çekince damarlarından; Batını boş, duyguları fakir, Kalbi bedbaht, bedeni âhir, Ruhu müstekreh, bakışları cahil, Evet sen, nefsi gerden-keş, Aklı keşmekeş serkeş! Gözdenur ECELLİZZ 00.20_ 12–01–2009 pazartesi |
okurken zevk aldığım bir şiirdi ve öğretici bir yanı da var sanki.
tebrikler ecellizz..