Bugün 18 Oldum AralıkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın anlaşılacağı gibi doğum günümde yazdığım bir şiir.. aslında şöyle bir dikkatli okunulunca açıklamaya pek lüzum yok diyebilirim:)
Bugün 18 oldum Aralık,
Bu sene beni 18’e taşıdın, üzerine 18. basışım. Ve hala dehlizim karanlık! 18 oldum Aralık! Onsuz doldurdum ciğerlerimi yıllardır. Dışarıya çıktığımda yine yalnızdım. Kendimle; 18’imle, sensiz ise sayısızdım. İşte Aralık’ın 11’i… Bir sonraki 11’e kadar taşıyacağım karanlıkları. (geçtiğim yerlerde gölgem büyüyüp karanlıklara bürüyecek oraları) Ben… Aralık’ın 11. yayı… 18 oldum Aralık! Yürürken yalnızdım.. Kendimle, 18’imle, bilinmeyeceğimi bilerek kaygısızdım. “sevilmeyeceğimi hissederek”. 14’üme kadar doğum günümü yaşadım. 15’imden sonra yaş günümü.. (tam 15den vuruldum kederlerin taşında.) Hep gülerek başladım 11’e! Saat 13’te bıraktım gülüşümü. 14’le yürürken, adımlarımla ilerleyip buldum düşüşümü… 18 oldum Aralık! Onsuz doğdum, onsuz doldum. Bugün yapacaklarımı aklımda kurdum. Yürüdüm, sustum… Duygularım benle, bendi. Yine kendimdi. Duramadım aklımın planlarına korkularımı kustum. Çıkardım telefonumu aradım. Evet korktum! Ben, bendim yine. “ben”den korktum! Duygularımı kendimden alıkoydum. Ben, benden korktum! Benim beni benlikten çıkarmasından korktum! Rehberi açıp aradım. Biraz inatlarımdan, gururumdan, yalnızlığımdan kalben buruktum. Doğrusu ben 18 olmuştum ve ağlamaktan korktum. İnsanlar yanımdan gelip geçtikçe sanki yoktum… Akrebim 3’te yelkovanım 12’deyken. Ben 18’imde, Aralık’ım 11’inde… Soluktum… Aramıştım bir arkadaşımı. 18’imi bilsin bilmesin umurumda değildi. Ben beni korkutmuştu ve gülmek istedim Ve güldüm de. Yanımdan geçenleri, arabaların içindekileri durdurup; “18 oldum!” demek istedim. Elimi uzatıp “hadi doğum günümü kutla” demeyi düşündüm. “yaş günüm” olmasın, 18’im bana somurtmasın diye, Kollarımı iki yana, açıp yolun ortasında bağırmak! İnsanlar bana gülerken onlara katılmak istedim. Gülmek istedim… “yaş” günüm olmasın bu sefer diye. İstiyordum ama yapamıyordum. Elimde kalemimle her yere yazılar yazmak istedim. Reklâm panolarına, afişlere, lokantaların kapı önündeki menü tahtalarına… Bir de bir sürü fotoğraf çekinmek istedim. Biliyordum, fotoğraf çekinirken gülecektim. Ya da sadece dişlerimi gösterecektim? 18 oldum Aralık! Bu 11’inin üzerine 18’inci basışım. Düşlerim bulanık.. Siyahıma çarpıyor aydınlık. (gözümü alıyor, gözlerime alışık değil yaşlar, ılık) Ve ben, duru durgunluklardan uzak ve karmakarışık. İsteyemez hissettim kendimi. Hakkım yoktu sanki. Doğrusu ben 18 olmuştum… Çocukluğumla birlikte sanki ben de solmuştum. Ama çocukluk hayallerimi 17’imde bırakamamıştım. 16’ydı saat… Beklemiyordum hiçbir şey. Hiçbir şeyi beklemiş olmaktan yorulmak istemedim. Bazen, bilmek o kadar yoruyor ki insanı. (Öğrenmek için geçireceğin zamandan daha çok yoruluyorsun) Yanımda bir gölge. Yürüyordum, kelimeler çıkarıyordum. Kulaksız gölgeler dinliyordu beni. Biri doğum günümü kutlayınca; Gülemiyordum, sevinemiyordum, nedensiz. Yürüyordum yanımda bir gölge… İstemiyordum, kimse kutlasın yaş günüme doğum günün deyip de, sebepsiz.. Üzülüyor muydum ki? Aslında bir beklentim yoktu gerçekten. Olmamasını incinme korkularıma dayandırmıştım. Yoktu öyle bir korku… Beklemiyordum sahiden. Çünkü yaş günüm kutlandığında Gülemiyordum kalben, Sevinmiyordum hiç, İnmiyordum, inemiyordum çıktığım kurtarıcı sandığım ağaçtan, sanki edilecektim linç. Neden buruktum peki? 18 mi oldum yani Aralık? Neden, neden gözlerim Karanlık?! İçimde neden bir nebze mutluluk, heyecan, istek yok? Umutlara açılan düş kapım hep aralık, Ayım da Aralık ve 11’indeyim. Ama ayaklarımda, ellerimde, bedenimde bir murat yok ki Gidip açayım. Heyecan yok! 18 oldum Aralık!! Doldum, doldum, doldum Aralık! 17’ye geliyordu saat. Akrebim 5’te yelkovanım 7’deydi. Aralık’ım 11’de, hüzünkovanım 14’ümde maziydi. Yürüyordum eve doğru… Gölgeler sadece bana aitti. Kimse yoktu yanımda yürüyen. Kulaklarımda bir şarkı çalıyordu. Ellerim ceplerimle, gözlerim yerdeydi. Ben 18 olmuştum. Bu yaşıma kadar istediğim şeyleri yapamadığımdan, Yeisle dolmuştum. Üzülüyorum evet. Gözlerimin yerde oluşunu karşımda dikilenlere yüklemeye çalışıyordum. Sükût içinde… Tasamın sebebine somut bir hadise, kişi, fikir arıyordum. Sukut içinde… Kasvetliydim evet. İlletini bilmiyordum. Saatler ilerledikçe kaçmak istiyorum! Kaçmak insanlardan, kimseyi görmek istemiyorum. Belki de 18’imden kaçmak istiyorum, bilmeden. Konuşmak istemiyorum. Şu gevezeyi sadece Aralık’ın 11’i susturabiliyor. Nedense canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Öylece duruyorum. Durdukça boğuluyorum. 18’imi daha bir dolduruyorum! 18’imle doluyorum. İşte gerçek hayat bu diyorum. Yüzüme tokat gibi şaplıyor Aralık’ımın bu seneki 11’inin sillesi… 18’im üzerime basıyor, eziliyorum Apartmanın kapısına gelmiştim. Otomatik ışık beni karşılamıştı. Anahtarı çıkardım cebimden ve… Yine bir test yaptım. Dış kapının anahtarını tutup kapının açacağına götürdüm. Doğru tarafsa kurtulacaktım bu sıkıntıdan sanki. Maalesef… Cevabımı anahtarımdan aldım. Yine ters tutmuştum. Kederime keder katıldı sanki, içim ağırlaştı. Hissiyatımın bir ederi mi vardı? O anahtar sanki alay etti benimle. Açtım girdim içeriye, yaslandım kapıya. Otomatik ışığın sönmesini bekledim. O nasıl harekete duyarlıysa, Ben de hareketsizliğe kendimi uyarladım. Hiç hareket etmedim. Sadece kulaklarımdaki müziği dinledim. Ve yine cefamı birine yüklemeye gayret ettim. Sebebe dayandırmaya çalıştım. Nerede olduğunu bilsem, Bir bilsem, içimde nerede saklanıyor bu ateş?! Hava soğuk, ellerim ceplerimde, ağzımdan çıkıyor dumanları… Öylece durdum kapının ardında işte. Sonra yavaş yavaş, tek tek çıktım merdivenlerden. Çıktıkça 18’imi daha çok dolduruyordum. Her basamakta 18’imle doluyordum adeta. Büyüyordum kahretsin! Bastığım her bir taşta onu içimde hissediyordum. Bastığım her taştan basamak, donmuş, yaştan bir mermer gibi içime giriyordu sanki. Ve daha da ağırlaşıyordum manen. Bir sonraki katta yüzleşecekmişim gibiydi 18’imle. 18 olmuştum evet! Sıfatını bulamadığım kaygılarla dolmuştum. Eve varışıma 10 basamak kala durdum. Yaslandım duvara. Belki de 18’imle yüzleşmenin kaygısını Azaltmak için şahıslara, olaylara duvara dayandığım gibi dayanmak istedim. Onlara yüklemek, yönelmek istedim. Nefes almak… 6571 gündür ciğerlerimi doldurup boşalttım. 18 olmuşum? Ne çabuk… Hiç hareket etmeden bekledim. Şarkının nihayetine geldim. Ve… 17’min zevaline. Son 10 basamağı da ilk sağ ayağımı basarak çıkmak için hareket ettim. Işık yine “buyur” dercesine yandı tekrar üzerimde. 10 basamağa 17’mi sığdırdım. Saate baktım 17.00. Kapıyı açtım ve artık içerideydim. 18’imleydim, sessizliğimleydim. Ve kapattım kapıyı 17’me ve çocukluk hayallerime veda ederek. Dürbünden baktım… Işık onları aydınlatmıyordu. Hareket etmiyorlardı çünkü. Göremiyordum. Şimdi odamda yatağımdayım. Akrebimle 11’de, yelkovanımla 58’deyim. Kabul ediyorum ben artık 18’imdeyim. Ve iki dakika sonunda, Aralık’ımın 11’ine 18’inci basışıma da elveda diyeceğim. Bir şeyler yapamadım. İstediğim 18 olmadan yapmaktı bazı şeyleri. Kayda değer ne yapabildim ki? Afsalım almıyor, kahroluyorum düşündükçe! On Sekiz sene! Nasıl geçti? Öylece… Yapabilecek gücüm, aklım, sağlığım varken, Nasıl hiçbir şey yapamadım! Nasıl bir eser koyamadım ortaya? Sadece defterlerde, ajandalarda yazdıklarım var, orada-burada. Nasıl diyorum! Kahroluyorum… Kendimi affedemiyorum! Zamanım hesap sorarsa benden? Ne cevap veririm?! İçimdeki karışıklıklar, yer değiştirmeler, taşınmalar yeni hayatıma. Yeni hayatım için onlar ayaktalar. Bir şeyler yapmak için, bana kendilerini hissettirmek için isyandalar. Evet, sizleri hissettim. Aralık’ımın 11’ine 18’inci basış günüm boyunca kasvetime, Umutsuz ve mutsuzluğuma, sıfatına emin olamadığım kaygılarıma Bir illet aradım ya artık aramıyorum. Evet, fark ettim. Üzgünlük sandığım içimdeki isyanlardanmış. Ve aklımda anlayamadıklarımı çözmeye dair, Kalmadı soyut bir çizim. Kalbim, ruhum, içimdeki her şey; Evet, anladım çabanızı sizin. Aklım, fikrim, fark etmemiz lazım arık bizim. Kalbim, ruhum, düşüncelerim! Artık bir şeyler yapmamız lazım bizim. Ellerim reşat-penah kalemimden ayrılmamalı, Reşahat-i kalemim hakikatlerden sapmamalı. Ellerim, bileklerim, aklım, fikrim! Kabul ettim, fark ettim. Artık bir şeyler yapmamız lazım bizim! Ben artık On Sekizim… Saat 01.20, artık uyku vakti geldi. 18’im benim omuzlarımda, Yorganımı da 18’imin üzerine çekiyorum. 18’imle ilk uykum, Anlayacağız gelecek günlerde, Acaba ne kadar 18’imle aramızdaki uyum? Gözdenur Ecellizz 11.12.09 |