TaklitŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 20 Eylül’den beri ayrı olduğum Uras’ıma...
Kör bir özlem bu hissettiğim,
Sağır da üstelik.. Umudum varsa hala; İstediğim içindir.. Şimdi resmine bakarken; sanki o benim. Kendimi görüyorum ve onu bulduğuma seviniyorum. Ve bir sızı.. Donuk bir görüntüde, hareket edemiyorum. Onu, kendimi görüyorum fakat körüm. Ağzımı açtığımda duaya dönüşüyor her sözüm. Ve aynalar.. ve zahirimin fotoğrafları… İşte asıl onlar bana yabancı. Bu fotoğraflarda gülen ben miyim? Aynada hareketlerimi taklit eden kim? İçimdekileri de taklit edebilir misiniz peki? Şimdi ağlıyorum, ıstırabım var, Ona baktığımda, kızarmış bir burun, Gözlerinde birikip sonra yanaklarından süzülen yaşlar, Titreyen dudaklar görüyorum. Bu kadar mı? Özlemimin, üzüntümün,acımın taklidi bu mudur? Hayır! Sen, ben değilsin! Dışarı çıkmak artık kederleri doğuruyor yetimhanemde. Kapıyı her açış, bir hapis hissi.. Dışarıya her bakış, zindan soğuğu eller ve yürek.. Bekleyiş.. Ne yazık ki en acı.. Her an sağ-salim gelmesi, getirilmesi ve benim onu bulmam için, Allah’a yakarış.. Her yerde iz, her yerde hatıra. Sevgim izzet, görüntüler yelma.. Ben olmuştu artık o. Benim olduğum her yerde bulunmuştu. Zaman içinde hissettiğim duygularla, o da yanımdaydı. Yalnız olduğumda, kendimi yalnız hissetmememin de sebebi oymuş meğer. Şimdi anladım bunu. Yalnız olmadığımı görsem de yalnızım sanki şimdi. Kimseye söylenmez ki. Alay ediyordu zaten giriş yaptığım insanlar. “Yok” yeterince açık değil mi? Bende var olmasına rağmen; Onu görememek, duyamamak,dokunamamak, Teselli edici bakışını görememek! İşte bunların “yok” oluşu, Artık yok, yok, yok!! Ona benzeyen her yüz, her tırnak,her ses.. Off.. bir an kaybolmak istiyorum bulunduğum yerden. Bırakmadı yokluğu içimde sevmeye dair bir heves. Geçen gün kapımda gördüğüm, ‘bana onu hatırlatan’a, Yaralı olmasına rağmen neredeyse yardım edemeyecektim. Kaçmak istedim, ama arkamdan yalvarıyordu bana. Dokunmadan yardım etmek istedim, olmazdı. Dokunmaya kalksam, ellerim titriyordu. Acıdım… hem ona, hem kedime. Sesini çıkarsın istemiyordum ama! Canım yanıyordu çünkü! Yapabileceğimi yaptım. Ve susmuştu… Gittim. Şimdi kapıyı her açış; O “yok”luğun yaralı taklidi, Aynadaki ben gibi… Daha da çok incitiyor beni. İçim dışıma çevrilse, o daha çok acıyacak bana eminim. Gitsin istiyorum artık, gitsin! Sesini duymak istemiyorum ki! Vicdanım acımı ikiye katlıyor. Sızlıyor diye yardım etmeye her kalkışımda, Savaşıyorum kendimle. Sanki organlarım artık birlikte, ittifak halinde değiller, Hepsi cephe almış bir diğerine! Ve hisler ve acılar ve özlem ve korku… Ve… Umut! Tozu dumana katıyor, bulanık gözlerden insanlar. Bulanık midemle de yiyecekler beni izliyor. Aslında hep kusuyorum! Özlem kusuyorum her köşe başına, Onu göremiyorum, Korku kusuyorum kaldırımlara. Hala midem bulanıyor. Ya da hala istifra halindeyim; Yazarak kusuyorum! Vuslatı içeceğim günü bekleyerek… Paranoyak bir özlem bu, Evhamlı da üstelik. Eğer aramıyorsam köşe bucak seni; Bulacaklarımdan korktuğumdandır. Gözdenur ECELLİZZ |