—Yorgun Savaşçı-Sığındığım mağaralar üzerime yıkılmaya, Ben ise taşların toprakların arasında ezilmeye devam diyorum! “zaman” diyorum… “mekân” diyorum… Yorgun savaşçı! Sen de yetiştin zamanla. Yaralı, yorgun savaşçı! Sen de ilacını buldun zamanla. Ağarttın sevdamın rengini. Bu kentte benleydin daima! Damla damla çektin damarlarımdan hasreti, Vuslatımın ümidini, sevdamı, beni, masumiyetimi! Sen, yorgun savaşçı! Silahın ellerimdi, kılıcın sözlerim! Atın ayaklarımdı, okların gözlerim! Sen kalkanımdın benim yorgun savaşçı! Her hamlede niye beni tuttun darbelere? Yıkık, ümitsiz, sevda sokaklarına koşturdun atını! Galibi çoktan belli olmuş, Ganimeti dağıtılmış savaşlara soktun beni! Ucunu ateşleyip yerlere attın oklarını! Kılıcını savurdun ona buna! Silahını yanlış hedeflere ateşledin sen! Zamanın geçmedi, yetiştin ama gelişmedin yorgun savaşçı! Çoktan darbeyi aldım! Yaramı sarmaya geldin, ama yetişemedin yorgun savaşçı! Sözlerim keser beni, aynada gözlerim batar yüreğime! Ayaklarım kaygılı sokaklara sürükler beni. Elimde kalemim patlar! Kurşun gibi dökülür ellerimden içim… Yokluk satırlarına doldurdum mürekkebimi. Kalbimden girenleri; sırtımdan çıkardım. Ben hala o sokaklarda dimdik ayaktayım! Kent bana yaktı ışıklarını bu akşam… Sisler sardı lambaları. Ellerim soğuk! Silahın soğuk! Gözlerim donuk… Okların havada asılı… Ben yine tökezledim araz tümseklerinde… Sokaklarımın üstüne çamur sıçratan çukurlarda gördüm aksimi! Sendin o yorgun savaşçı! Dolaşa, dolana yordun beni yorgun savaşçı… Yordun beni. Severdin elçileri. Asılıydı panonda paranoyak notların. Yanında koruma değil, dublör taşırdın. Öyle ya… Görünmez bir dublördü o. Su kattın pişmiş aşa, Şüphe soktun emin sevdalara! Ters ünlemlere çevirdin serzenişlerimi! Şimdi dön arkanı! Çevirme sakın bana yorgun, asi başını! Yürü yorgun savaşçı! Atına el koyuyorum! Bırak silahını! Oklarını sözlerimle kesiyorum! At kılıcını! Hadi yürü yorgun savaşçı! Seni azat ediyorum… Dön ve bana bakmadan git artık beni eskittiğin sokaklardan! Ben nasıl olsa başıma yıkılacak bir sığınak yine bulurum. Tozunda toprağında boğulacak, Öksürüklerle terleyecek, Bir göçük altında, kurtarılmayı bekleyerek, Yine senin dönmeni isteyeceğim. Yoruldun ve yordun, yorgun savaşçı… Biraz da geliştin, sarmadıklarını telafi ettin olgun savaşçı! Bu kentte, bu sokaklarda, bu odada, bu bedende yine benimlesin! Bensin olgun savaşçı! Manidar tebessümlere benzersin. Gereklisin kaçak savaşçı, Kendimin uçuk-kaçık gazisi! Şehrimin firarisi… Fethettin de mi geldin kurtarılmış kaleleri, Söylesene bana ne getirdin? Bestelerimi toplattığın CD, Yazılarımı derlediğin basım evi, Ve de bir geri dönüşüm kutusu… İçinde umutlar, sevdalar, heyecanlar, kırgınlıklar. Dolu dolu kaybetme korkusu, Belki de günahlar, tecrübeler… Ve hatalar hatalar hatalar… Olgun savaşçı! Yorgunluğunun üzerinden büyük sevdalar geçti. Gönderip geri getirmelerimin altından küsmelerin geçti. Bu üstgeçidin birleştirdiği ben ve sen kaygılı savaşçı, Merak etme… Sevdalar üzerinde, dargınlıklar altında olan bir köprüye sahip olsak da; Birbirimize gidiyoruz… Senden bana “zaman”, benden sana “mekân”… GNR ECELLİZZ |
Yorgunluğunun üzerinden büyük sevdalar geçti.
Gönderip geri getirmelerimin altından küsmelerin geçti.
Bu üstgeçidin birleştirdiği ben ve sen kaygılı savaşçı,
Merak etme…
Sevdalar üzerinde, dargınlıklar altında olan bir köprüye sahip olsak da;
Birbirimize gidiyoruz…
Senden bana “zaman”, benden sana “mekân”…
Tebrikler efendim....