YEKPARE HÜZÜN
Kahredici bir süvari gibi
Kuşan kıvılcım saçan kap kara kirpiklerini Alevden atlara binerek Kendi etrafında dört dönerek Hışımla gözlerime dik gök gözlerini Özündür kıvılcımı içimde korlaşan közün Gerisi yangın, gerisi alev Gerisi yekpare bir hüzün Huzursuz düşler görürüm bazen Düşlerime yıldırım gibi düşerken gözlerin Savrulurken rüzgara elemlerin kakülü Kaldır yüzünü örten simsiyah tülü Bir mil gibi gözlerime çek gözlerini Gözlerin güneşidir ruhumdaki gündüzün Gerisi zifir, gerisi ayaz Gerisi yekpare bir hüzün Takvimsiz tarihlerden beri Hüzünkar kirpiklerimin arasından Paslı bir ok gibi ruhuma saplanmıştır Belki biraz canım yanmıştır Elindeyse gözlerimden sök gözlerini Ruhuma yıldırımlar düşürür gök/yüzün Gerisi fırtına, gerisi sel Gerisi yekpare bir hüzün Gün gelip sahaflara düşse de Adına yazdığım melankolik şiirler İsmine bulaşmış bütün kalemleri kırıyorum Bağıra bağıra yine yeniden haykırıyorum Yalan dünyada unutmam tek gözlerini Burası işte tam burası bittiği yerdir sözün Gerisi laf, gerisi boş Gerisi yekpare bir hüzün Muhammed Mehmet GÜL |
aydınlıktır sevinin yüzü
yüzünde gülüşün fesleğeni
yanar özden bitimsiz ateşi
yüreğinde açar nar çiçeği
seviye karışırsa cinler
ışığı körelir aydınlığın
sarartır fırtına dindirir
yerle bir olur közü
canavar ağzında acıdır
tutulamayan yeldir
yelpiri estirir sevi
şimşekler şavkartır
durulup akan durgun su
alınca içine erir
sonsuz suskunluğu
sevi ırmağı kurur
yüreğinde dinmez iken fırtına
donar kanı kırılır buzları
debelenişi boşunadır
yaşamaya zorlanır sevi
süremler sürer gider
biri gelir birine geçer
içleri dolar boşalır
yarınlara uzanır sevi
yüreğindeki deniz
tende sızarken tuzu
aydınlık düşer toprağa
kara bulutlar geçerken
çığlığına takılır kırlangıcın
bitimsiz bir ezgi incecik
deler geçerken ciğeri
sözün bittiği yerdedir sevi