saçmalı/yorumfiravun lanetlendiğinden beri hastaydı zaman... yoktu kollarında ufku temizleyecek derman... bundandır/ gökyüzü binlerce yıllık örümcek ağlarıyla örülü kalın bir kabuk ardına gömüldü işte bundan sonsuzluğa kanatlanıp uçan sesler ağlarda kirlenip döndü ... siz tırtıl geldik tırtıl gideceğiz diyenlere inat kendini yırtan kelebekler her sabah uğultularla göndere çekilen ve her akşam mırıltılarla indirilip intizamla dürülen bu korkuyla sıvanmış güneş... bu gri gök... bu kirli deniz... ve tırnak içi bildik tüm cümlelerimiz siz biz hepimiz koca bir yalan içinde esiriz ... amma erken değil geç hiç değil bakın her yer toz duman nasıl da boğulurcasına öksürüyor zaman... öldü ölecek... sandığı açılıp mirası saçılınca an... an... ayan beyan dökülecek sıvalar çatlayacak kabuk anbean ... -biz esteban’dan el godot’dan icazet alan şairler zeytinin kuytusu ve güvercinin gagasından... martının çığlığı ve denizin dalgasından... rüzgarın uğultusu ve gök homurtusundan... kelimeler devşiriyoruz birer birer geçmek için altın şehrin cümle kapısından- kulak verin gündüzden artakalan güya uyanıklar uyuduğu ve uğultuları sustuğu zaman en yüksek perdeden çalacak içimizde inleyen o cılız keman işte o zaman bildiklerimizi unutup bedeni sese uydurup ürerken bile dans edelim (acıyla haz sevgiyle nefret siyahla beyaz hep dans ediyordu zaten ... şiir bitti kelamlar bile dans edip selamlıyor o keman sesini) ... bütün anlamlar anlamını yitirdiği ve bakmakla görmek arası ince ve eğri çizgi belirdiği zaman saç-ma-la-ya-lım (yeni cümleler kurulamaz ki tırnak içi esaretten kurtulmadan) -ya da susalım gayrıya körsek dilsizsek... sese susayalım eğriye düz değilsek- (önce ses vardı... sonra ses... sestir ya tek nefes) o an ge-li-yor -an be an- hey gecenin çocukları kavalyemiz evren hadi dans edelim |
tırtıl geldik tırtıl gideceğiz
diyenlere inat
kendini yırtan kelebekler
.................................
tebrikler güzeldi...