Daima Zamansızdır Zaman
çirkin bir gölgeydi bizi ayıran
yeryüzüne vurmuş yalın bir acı saymakla bitmez bir dürtü görünmez hissedilir bir kirlenme bu bize kendimize zamana kafa tutan uğraşır bırakan bir gülü dikeniyle bir dalı köküyle bulutuyla göğü daima zamansızdır zaman gece inerken telaşlı ince geceliğiyle gözlerimize günsüz doğar gün gürül gürül kederli günlerle oyun oynamaktır yıkanmak her diliminde her yalnızlığın gün yüzü görmedim düşünmekten zamanı ağaçlar zamanın soytarısıydı bu benim mi garipliğim sular içilmemişçe küskündü ömrüme yaşlandım ama kuşlar gençleşti çaresizdim yaşlandım kısaldı menzil uzun uzun ama bulutlar şimdi daha beyaz ama daha alımlı azaldıkça değerlendi öğle sıcağı yakamı bırakmıyor bu bitişler çağı en acı bitiştir başlangıç en acı bak bence bunu çok iyi dinle öyküleyerek anlatma bana yaprağın düşüşünü sen düşüş olmadın mı yoksa nesin hayal mi yanılsama mı avuçlarımda sımsıcak bir akik aşk gibi hayat saçmalama özgürlüğünü kullanma hakkıdır kafa tutar mantığa her yanım zaman bu bi anı bi anına benzemez hışırtısında gecenin bir anım kaldı nasıl olduysa taptaze hala yıldızları üzerinde nasıl olduysa ellerim göğsünde hala kan renginin ben hala çam ağacının cesaretine saklanmışım nasıl olduysa uzaktaki o müzik parlaması mıydı gözlerin kimi şahit tuttundu saçmalığımıza sevişmeden bırakmamızı birbirimizi gece miydi bizi izleyen yoksa yıldızlar mı hastaydık kendimizi bildik bileli istanbul’da bir ağustos sıcağı gibi ağlaşırdık bölük pörçük hiçbirşey olamadık şeklimiz yoktu yüzümüzde bir ölüm tacir ben kendimden utançlı eğleşken sen pılını pırtını toplamışsın mutluluğumdan kalmışsın sadece kederimde şimdi istanbul sıcağı ağlaşır dedim ya sadece kaşlarımda bakışlarım yorar mutsuzluğumu bir an kandırmak isterim kendimi ama yalnızlık girer gene araya aramıza senle aramıza dünyayla aramıza ölümle aramıza hayatla aramıza yalnızlık dağıtır bir an herşeyi sımsıkı bir anlamsızlık zedeler düşlerimi çekinmem işte o an hiçbir mutsuzluktan öyle ya mutsuzluk da binbir türlü işitmem sesini ayların sayamam yedi günü ben hep artı birdeki yalnızlık aralık’tan sonraki başka bir ay pazar’dan sonra ayrı bir gün saat 00:00’ dan sonra başka bir an gerçek yalnızlık dedikleri bu olmalı kağan işçen |
Öyle demişler hıh derler baksana firari saatlere işte daha bir siyah gecenin rengi neden?
Neden o zaman hüzünlü içimizdeki masum bebekler sızılarda?
Hem bu gün perşembe pazarda degil:)
Nasılda hayat aramızda ki boşlukları dolduracak deyip bıraktığımız mutluklar gerilerde
Ben istemiyorum ki bu şiirleri yakmak ya sen bir gül yaprağına kıyabilir misin şairim?
Ya sen sorgulamaktan yargılamaktan yitip giden zamanları tutabılır misin ellerinle
Yaseminin elleri çok küçükde tutamıyorum zamanı................
cici bak ömrüne sevgimdesin ..................