Aşkın Hasadı Değildi Ayrılık“ görmüyor musunuz ay geceye asmış kendini bekliyor tekmelesin diye karanlığı birisi ” ( Hasreti isa ) şimdi bir düşün içinde ecelsiz ölmek vardı hani yeni bir aşka kendini kurmak gibi aşkın hasadı değildi ayrılık insanın yükü değildi kahır gel sapla samanı birbirinden sen ayır sen ayır yüreğimden tortusunu zulmün bak bir kaz yavrusu nasıl dalıyor göle göl yağmura sevdalı yağmur buluta ellerimde ne kalır ki senden bu boşlukta göçtün gittin gözlerimden bir harman sonunu geride bırakır gibi herkes uykuya çekilir dili çözülürdü kelimelerin koynunda ellerimin buzu çözülürdü şimdi yaşlı bir gölge sallanır pusuda gül üşür demek ki sen de gitmeyi bilecek kadar büyüdün öyle mi ömrüme yük olsun bu sendeki kaçış doğrular çok çabuk acıtıyor insanı bir yalnızlığın ortasında çoğalıyorum şimdi zamanı tırmalıyor türkülerin takvimler ayrılığı gösteriyor öfkelere gerip gülüşlerini derme çatma yalanlarda kundakladın düşlerini zamanla yaşamak da ustalıktı zamanla sevişmek de yer yataklarda ustalık içinden titrek susuşlar geçerdi dudaklarında büyüyen sen bir yumrukta devirmeye hazırdın geceleri oysa ve ateşlere gerip kendini çığlıklara durma vaktiydi aşkı koynunda büyütmeye yeminliydin yeminliydin yalanlardan uzak tutmaya sevdaları istesen şimdi bir kurşunda vurabilirdin bu sensiz kanayan bedeni vur şimdi kendini dağlara göç kızı vur dağlara umutlarını git yeni mezarlar kur kendine ya da ağla bir sevdanın hasretiyle ölemedim diye takvimler ipini koparanların pazar yeri bir bulut çapağı kaldı gözlerimde gidişinden beri yine derme çatma aşkların koynunda buldum kendimi günün akşamına bir salkım üzümün eğildiği gibi yine kırık kanatlardan uçurtmalar yapacaktım düşlerimi gülüşlerimi bir bir asacaktım uzaklara olmadı erken soldurduğum çığlıklara gölgeler düştü düştü bütün yaşanılanlar d/üşüştü hayat dudaklarımızda gülümseyen bir öpücüktü kaldırdım başımı göğe seni gördüm bir yıldızın üstüne abanıyordu avuçların parmaklarından sızan ışıkla var olan bir sevda değildin henüz aklın ışığında çözülen bendim ayak uydurabilmen için hayata artık çok geçti gün beklemezdi seni de günlerin t/uzağına düşerdin güne erken başlamak için dünü unutmak gerek telaşa kapılmadan gün de değişecek kendiliğinden bak o zaman kullandığım kelimelerde sen yoktun şiir bile yolunu şaşırırdı bende oysa bir şarkıydın tenimde tenini bıraktığın yerde geçmişi göremezsen gelecek içinde g/izlerini bulamazsın çekirge bile önce sıçrayacağı mesafeyi belirler ama insan bilmeden gittiği yerde bulur kendini insan tek heceyle aşktır aslı yoktur karşılığı yok her düş kendini temize çıkaran masum bir öpücüktür herkes kendi doğrusu için emek harcasa yanlışı yaşamaz hayat biraz da gerçeği dışlamaktır gün ışırken gözlerin dışarıda olsun gece d/işliyor düşlerimi çürük bir kederle başlıyorum ben güne kefenimden bir parça koparıp açıkta kalmış yerlerini örtüyorum düşlerinin seni çok seviyorum daha ne diyeyim göz bebeğim emeğim emek ek emekçimsin seni seviyorum kim ne derse desin datça / eylülün son günleri 2009 İsa İnan |
sen de
gitmeyi bilecek kadar büyüdün
öyle mi
ömrüme yük olsun bu sendeki kaçış
doğrular çok çabuk acıtıyor insanı
Bütün büyüyen sevdalar gitmeye meyilli, seven büyütüp besledikce sevilen kacmaya doyuyor delice.
Sevginiz olsun yoldasiniz yoldasiniz hakkina laik bulur elbet can-yoldasinizi.
saygilarimla seckime aldigim okumam gerekn tekrarinda bir ESER daha. müsadenizle.