Yalnızlık Ekinoksu
Yalnızlık Ekinoksu
geçtim kendimden işte çok katmanlı ayrı bir yeri vardı sesinin sesimde yalnızlık koridorlu kısık lambalı apartmanlı feda ettim formülsüz problemlerimin çözümsüzlüğünde önemsizleşmemizi işgal edilmişliğini umutlarımızın sarsak işgal not aldığımız kışların gelişini daireler çizdiğimizi kasım can çekişli sevişmelerimizin eprimiş tütsülü sokak grisinde trafikli ışıksız mahalledeyim çeyrek asırlı sıkış sıkış evlerin her biri ayrı bir dünyalı ayrı bir rüya biz hep en küçüğü olsun istedik isterdik özellikle pazar akşamları birbirimizleşmek için ağlayarak yoğurduğumuz ekmek derdini aşklamak için o biz bensem de bu ben biz değilim ah ne aksilik çok olduğumuzu bilerek azlaştık en yangınlı akşam kuşluğunda en yarınlı pazarlaşmak artık anla acılarımın çözümsüz prensliğini prensip sahibi bir yokoluşumuz olmalıydı işkolik pazartesili kalbim buluşmasızlık mağduru alışamadığınca kalabalığına bu hafta başları bu alçalmış yarın kaygıları bu işkilli surat gülüşlü bu osuruğu cinli perperperişan periler cinler ecinniler ağlamaklarıma burulduk akşamın siktiriboktan sepserinliği serseriliği çeşmelerini aradık gözlerimizinn uff nasıl bir öpüşmekti bu aynı hayat gerçeğimiz gibi bizli ama sensiz bir girdaptı azgın yanlarımın çocuklaşması affet kimleştin sen kim kimse o sendin şık seksi vakur kabulgen şaşakalırım gelecek zamanların adına kendime sesli düşünmek adetli belki çağırarak her adını anlarımızı ve anılarımızı pencerede kaldığımız anlarım sayıyorum kuşları sevdiğimizi ağaçlarla özlemleştiğimizi yad ederek üzülme üzme birbirimizleşmemizi hayatta tek başardığımız başkalaşmak bu kılıç kuşanmışlıklı kelimelere muhtacım kelimeler üretiyorum benzersizliğimize ekinoksumuz başka dünyaların sevişkenliğine güneşli pazar sabahlı oyuncaklarımızlı ikinci kat balkonlu artık o eski pazar sabahlarımızı özlüyorum kirazlardan küpeler taktığımı kulaklarına çıkmaz sokaklı saklambaçlarımızı armut ağaçlı bakışlılığımızı kömürlük sakini oluşumuzu üşüyerek kar yağışı olduğumuzu oluk oluk yağmurdan korkmuşluğumuzu tel tel rüzgarlılığımızı nisan ve ağustos kokuşlu el sallamak istemiyorum o baharlı yazlarımıza kılık değiştirttiremem acılarıma ben kış aylarına ait bir sancımayım geçmişe dönme özlemli tek gerçeğim bu kaldığım yerden kopmamışlık sular sellerdir her ayrılık üşümesinin sonucu yıldızlarımız uyumsuz her ne hikmetse aşkımız için aşkımız için hayat bu demek adına şiirsel devingen aklının herhangi kuytusunda da olsa kezzap denizinde yüzmektir aşk aşksa aynı yokoluşun iki farklı cehennemleşmesi cemre bu kez ayrılığa düştü kırık kırk gece yağmurlarıdır artık kırlangıçlarımızı hayata küstüren dağınık yaşayarak olgunlaşmadığımız gibi sana ayrılığın semtine uğramamışlıklar hazırladım imkansızlıkların yaza yaza bitmemişliklerini detone pazar sabahları mutlu mu mutlu yorularak ayyaş çığlıklar çılgınlıklar hıçkırıklarla çıt kırıldım gitmelerden geçtim hayatın ikiye bölünmelerindeyim artık gözünaydın ilk akşam yağmuru dönmeyeceğinden kesin emin olduğum akşamlaşmalarımızın hatırına susuyorum bu defa da şarapsı tatlılığıyla uzaklaşmasın ölüm içine kapanmasına kenar semtlerin ve ömrüm yalnızlığına yansın bir daha aşk için aşk için ekinokslarımızı biriktirdim gitmişliğimizin sarnıcında ’ağla ağla açılırsın’ arabeskimiz ya salı olurdu ya çarşamba daha bir oruspulaşırdı hafta içleri unutmadıklarımız hep pazar sabahlarının marifetli mevsimsizliğiyle eş değerdi piç olmazdı günümüz ağzımızı bozmazdık hiçbirşey/imiz için ne serçeler ağlardı sertçe ne kırlangıçlar oyardı göğün yüzünü yırtık pırtık gülüşürdük elele kırk yamalı bohça sadeliği koklaşarak sırf aşk için aşk için ekinoksumuz tam ortadan bölündü ekmekleştik sanki bir bardak suyu beraber içtik pazar sabahlarını artık yitirdik uçurumlaştık hafta içlerine içerledik herşeye muazzam bir küskünlük suskunluğuna gömüldük sonunda ölmeye uygun yaşamayı da tanıdık tehlikelileştik sorun taşıdık dimağına yüzyıllarımızın buz tutmuşluk bu 7 12 52 365 salise saniye dakika saat gün ay yıl asır milenyum bir sensin alevler içinde birde benleşebildiğim ben el uzatamadığım tutamadığım iki kavram/sızlık haksızlık olmasın diye ölümü de yanımıza aldık sığındık birleşmesine gözyaşlarımızın onur duyduğumuz başkası olmamamızla hayali serpiştirmedi hiç yağmurlarımız hiç kırıklarımızı değil hıçkırıklarımızı da ekledik nüfus hanemize tınmadık isimsizliğimizden başlığı yoktu hiçbir öykümüzün ekinoksumuzu hiçleştirdik hissizleşerek eklektik renkli normalleşmemizle ektik birbirimizi gecesizleştik kaldırım aşığı olmamızın bir nedeni vardı demek en çok en az olmuşluğum tek başına ağlaştığımızın nedeni gelenekselleşen kara gözlerin de yok artık içimden çıkarıp attım seni cemre ayrılığa düştü bitti düşsüzlük düşkünlüğü ela mavi yeşil yalnızlık ekinoksunu güz/elleştirdik belediyeler ayrılanlar evi açmalı derdin bizim adımızla humorlaştık ironik hangi konuda hemfikir değiliz ki seninle ağlamaktan mahvolduğumuz gülmekten kırıldığımıza ayrılık soljenitsın derdik kavuşmaksa gorki göndermelerimiz kişi kim olursa olsun aşk üzerineydi yalnızlık ekinoksumuzu çoklaştırdık akıcı öpüşlerimizi yol ederek aldığımız her nefese Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
YASEMİN YÜREK NE DERSE DUDAĞIN DEMESİNDEN YANADIR .
İÇİMİZDE SAKLI HER DÜŞ ZAMANLA ACITACAKTIR.
YARIMLAŞIP MÜNZEVİ YAPACAKTIR .
ASLANLAR GİBİ DERLER YA MESELA SEVDİM ULAN GİBİ
SENİ SEVİYORDUM CANIM,İNANIN AYNI GİBİDİR
YASEMİN YÜREKTEN NE AMAÇLA ÇIKTIĞINA BAKAR
NE RENK,NE KOKTUĞUNA CÜMLELERİN İNANIN BAZEN
SUSMAKTAN ÇOK İYİDİR KIRMADIKÇA, ÇOK FAZLA YAKMADIKÇA TABİ O DA GEREKİYORSA OLMALIDIR.
HAK EDENE HEP HAKETTİĞİ KADAR OLSA KEŞKE ŞAİRİM
AMA MÜMKÜNÜ YOK.GÜZEL ŞİİRİNİZDE ANLAMADIĞIM BAZI ÖZEL KELIMELER VARDI VARDI YA
EEE ODA YASEMİNİN CİCİLİĞİ)))))) AÇ BAK KIZ ANLAMADIYSAN ))))))
KUTLARIM ŞİİRDİ
SEVGİYLE KALIN GÜZEL PAZARLARDA
GERÇEK YÜZLÜ AK KOKULU SEVDALARDA ..........................