8
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1705
Okunma

güz makasıyla budandı bağım
sinesine serpilen derdine küskün, gün kanadı
perdelerini çekince gök, gözlerimi saran buğu
yıkıldıkça büyüyen içimdeki bu efsunlu dağ
arzın tufanına kapılan turnalar
yaremin hangi telinden tutar da uçar
çelikten maske misali yüzü süsleyen gamze
sorgusundan vazgeçtiğim hayatın
dişli hicran mahzeninde boğuluşum
kavurursa da merhemi-gül
sevda ininde öten bülbül
bir elin sesi mi olur, hışırtısı
solgun benizde kesik susku
can hasbıhalinde hasret
kar içinde uyanan nar
kıymetsiz zulam çekerken girdabına beni
unutuşum
bütün kardeşlerimi
annemi de
babam
babam nida
içimdeki kuyular kadar
öldüğüm
düştüğüm zift denizinde kırıldığım kaç mil mavi
kazası olmaz zifir kaderin
öldüm de
çözülmedi dilim
biterken zakkum üzerinde zulm
kor
elasında yandığım gözlerin
riyakar çarkta pürtelaş kayboluşu
silik resimlerde buğusu silinmeyen çerçeveler kaldı
bağrıma dar geçit örülen altın kafeste
uzadı sarmaşıklar
ve şiir bulaşığıdır kirlenen imgelerimin
öldüm, budaksız
öldüm de sorulmadı mevalim eylül…
Sude Nur Haylazca
5.0
100% (6)