BBETHOVEN ' ı AĞLATMAK
o gece ağır ve klasik roman kahramanlarına, ne kadar benziyorduk biz gene
yarı çapkın bakışlarımızın susuzluğunda, ateş dansı yapıyorduk gözlerimizle bekliyorduk yani dün gibi sahneye fırlamasını, içimizdeki sokak dansçılarının ve sevişmelerimizin hemen öncesinde açılış seansını, acemi aşk oyunlarının … zamanı da öylesine sıkıyorduk işte, yağmur damlaları bile düşmüyordu yere yaprak kıpırdasa dalında sanki, koca ormanlar patlayıp kaçacaktı gökyüzüne bir nazlı denizden gelen gelin gibi dalgalar, sahilimizi okşamaya başladığında kıyametimize seller gibi müjdeler akacaktı, işaret fişeklerimiz patladığında … ** ama tam o an birden bir ses geldi çok derinden tuşlarının üstünde parmaklarını bir ölüm dansı gibi gezdirirken piyanosunun -okumadı iseniz okuyun bu romanı diyordu Beethoven, yüksek sesle okuyun ben de duymuş ve okumuş olayım sizinle birlikte, haydi daha yüksek sesle … bu ses, yaz havuzu nilüferinin sesine benzemiyordu, durgun suların arasında bir kış bahçesinde gibi titretiyordu bizi, kapalı heyecan kapılarının arkasında kitap yıldırım gibi düşünce üzerimize,nasıl yanmaya başladı telgraf direkleri bestesi ölü notalara benzedik, kezzap eritince, gırtlağımızdaki bütün telleri oysa bir sayfa da benim çocukluk fotoğraflarım vardı, darağacında sallanırken sonra sen anlatılıyordun, slogan kokulu ilkbahar aylarında, kurşuna dizilirken sesimiz çıksa da okuyamazdık bu kitabı, bin çocuk yok ediliyordu her satırında göz alabildiğine ihanetler sürüyordu, her noktanın ardında başka bir entrika … ** baktık sadece birbirimize saklanırken ölüm sessizliğine son senfonisinin son perdesinde gezerken Beethoven, bize yaşamı anlatıyordu son umutla belki bir güzellik duyarım diye, son kitabı bize bir daha okutuyordu şimdi içerden bir çocuğun hıçkırıkları geliyor, başka kitap belli ki kalmamıştı … * akrebin çevirdiği ilk sayfadan başlar, yelkovanın kırıldığı arka kapağa kadar bütün kitapların görünmeyen satırlarında, hep istenmeyen sözcükler yazar ölen sevgililer vardır, öldürülen çocuklar ve açlığa mahkumiyetler anlatılır tarih başka alfabeyi tanımaz, attığı imza hep aynıdır, sadece gözyaşlarıdır … Cevat Çeştepe |
insan, özlemlerini, arzularını, isyanlarını, gözucuna ypışan yanık sevdalarını nasıl bu kadar dingin kusabilir diye hep düşünmüşümdür...ve ben bu dinginliğe ihtiyaç duyduğumda hangi zaman kaleme alınırsa alınsın bir Çeştepe şiirindeyim...
hayranım kalemin bu asi dinginliğine..............teşekkürler şair..huzuru aldım gidiyorum..
sevgimle..