ismimin cismimin hikayesi 2onaltımdaydım bölmeye başladığında uykularımı darağacında üç fidan idam gecesi anıları işte bu bölük pörçük gecelerde ufak ufak yayıldı tüm hücrelerime devrim aşkı... dinlerdim çocukken komşularla konuşurken annem öğlen paydoslarında asılan kızıl bayrakları devletin okuttuğu yoksul çocukları ve tastamam işçi haklarını... yugoslavya sırplarındır diyenlerce kovulan bir ailenin çocuğu illaki devrimci olurdu hem koskoca annem yalan mı söyleyecek sosyalizm elbette hayal olamazdı ... savaşmalıydım ama nasıl herkes zindanlardaydı… çok geçmeden yakaladım fırsatı salıveriyordu ‘özal affı’ tutsak/ özgürlük savaşçılarını... ondan sonra ben her okul çıkışı tıkıp çantama formamı mesken tuttum beyoğlu mis sokağı örgütleneyim derken bir kaç girişim ardından geçiverdim bir devrimcinin sempatizan tezgahından... laf aramızda /daha o zaman kıstırıp kuyruğumu ve devrim aşkımı anamın dizinin dibinde almalıydım soluğu lakin biliyordum ki denizler birilerinin bastırılmışlığına peçete tutmak için asılmamıştı… hem metris’te ilk çözülen sülalesi bozuklardanmış kendisi öyle demişti hasan abi yermiş onun devrimciliğini koskoca hasan abi yalan mı söyleyecek bu arada/ o anlatmasa nereden bilirdim plastik gibi eğilip büküldüğünü dişlerin ellinci gününden sonra açlık grevinin... sonra sonra kendi kişisel devrimine bayrak yapmak istediyse de beni malum/ konumuz bu değildi... fiyaskoyla sonuçlanan ilk girişim ardından vazgeçmedim elbet devrim aşkımdan ... gel zaman git zaman kimliğimi düşürmüşüm bir akşam evde farkedince telefona sarıldım sağlam abilerimizdendi kendisi ayşe diye tanıyordu beni gülşen yazmasına işkillendi ben de usulünce anlattım ajanmısın yoksa diye/ güya latife etti oysa tek kaşı kalkık bir sesti hımm derken gördüm güvenine düşen gölgeyi... sonraları bir çoğunun gözlerinde hep aynı soru işareti çok denedim inanın/ o güveni yeniden tahsis etmeyi... bir gün kahvede limon dergisi okurken onlarca polis daldı içeri kimlikler dendi yüksek perdeden çıkarıp masaya bıraktım sakince okumaya devam ettim kaldığım yerden sıkı bir kimlik taraması birkaç gözaltı… kaldırdığımda kafamı bir müdavimin müstehzi bakışlarında farkettim bir tek beni yok saymışlardı hatırlayıp bana biçilen yaftayı panikle polisin burnuna burnuna dayadım kafa kağıdımı "tamam daa "dedi laz şivesiyle gülümsüyordu sevecen o gülüşüyle aktif devrimci kariyerimi astığını bilmeden ... aslında haklılardı belki koskoca hortum süleyman bile "de git evine boşnak böreği yap buralarda işin ne" diyerek /bırakmıştı beni herkesi sıra dayağından geçirirken... hasılı devrim aşkımın önünde engeldi hep polislerimizin bu karşılıksız sevgisi... bizimkiler altmışsekizde göçerken istanbul nüfusu kabarmasın diyedir muhtemelen sakarya’da geçirilmişler kütüğe boşnak sakaryalı ayşe ama gülşen o güzel doğruyu bunca yanlış içine billah sığdıramadım ben |
tebrikler.