YANIK HAZİRANgiderdin, bozulurdu yaşamdaki büyü ! zorlaşırdı, yaşamaya katlanmanın gücü her seferinde; uğuldayan bir çığ kalır arkanda ! bomboş sokaklar düşerdi, kalabalık yalnızlığıma… bozkır aklıma sığdıramadıklarımda durmayan, bir firâri tedirginliği, deler içimi kısılan bir lâmbanın ışığı düşer içime gecenin kapısı açılır günümde çağrısız girerdi gözlerim içeri ! karanlık, dilsiz gecede uzar yollar duygusuz gölgelerde varamadığım yerde dururdun öfkem patlar birden, bilenir dişleri ! tövbelere durdururdu içimi gelirdin / gözlerin yarar karanlığımı ! yaşanmışların sıcağında; yeniden uyanırdım bahara her yer güllük gülistanlık olurdu... susamış bir bedevî gibi içerdim yeniden,gözlerinden gençliği… için için kanayan, bir su var içimde şimdi aşamadığım teller dikenli ve uçurum, sınırın iki yanı ! kabuğunu kıramayan ben’le yaşayamayacağız belki bir daha o yanık haziranı seni unutmaktan, ölesiye korkuyorum oysa! Hâdiye Kaptan (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
ağaca düşen sarı
bir eylül hazırlığında dünyayı hazana hazırlamak mı...
habersiz gitmelerin
insanların yüreğine düşürdüğü ise bir deprem
ondan sonrası enkaz altında bir yürek...
şiirce hep dost...