Bir Anne doldurdum ömrümeSende Eylül’ün gözlerini bıraktım Anne Eski bir hatıra birkaç dingin inilti sararmış ezik yastık kır saçlarından bir tutam yanağımda unuttuğun dudak izi hatırımda unutulmamış her şey… Peki ruhun neredeydi Anne? Sende bereketini gördüm en şefkatli ellerin sarnıçlardan dökülen pastoral bakışlarımda lirik özlemlerin bile öldüğünü gördüm benliğime işlediğin incecik nakışlarında Büyüyordum ya kalp atışlarında ömrün oldukça söylediğin gibi Çocukluğunu terk eden büyümüşlüğüm ve adamlığım ağlamayı suç sayan bir güçsüzlüğün esaretinde kalakaldı İçimde acının sonsuza açılan kapısı kilidini zamanın yuttuğu diptik yokluk dibimde kara delikler bıraktı Çocuk gibi ağladım analığının yüzü suyu hürmetine Bir Anne doldurdum ömrüme Endam dolusu yolculuk ve beyaz gelinliğinde ümit kaşlarının arasında nur bahçeleri güllerini elimizle okşadığımız gülistan Üç kardeşin en küçüğü kendini hüzne sattığı an diyordu ki gitme anne gitme öpüyordu ak alnından ve ilhamın en anlamlı tümcesi kopuyordu aklından: Ben seni Allah’ a gelin ettim Anne… Önce kelebekler ağlıyordu erken ölüme sonra biz… ve çığlık çığlığa serçelerin gözkapakları kapanırken solosu başlıyordu kırlangıçların kimse inanmıyordu öldüğüne Sen giderken gülümsüyordun Anne… Nevzat KONŞER Haziran 09 |
güzel dizelerde anaları yadetmişsiniz
en başta annenizi
sağlıcakla kalın