Çarçabuk Ölümlü
Çarçabuk Ölümlü
ilk sabah ışıkları yaralarken yüzünü özlemlerle kınalanır hüzünlerimin rengi kendimde kiracıyım kahkahalarım çarçabuk ölümlü yedi iklim harcadım uykusuna duracak bir bekleyiş düşlerime yakışacak bir bulut bulamadım can pahasına el ayak çektim gözlerimden gözlerimde kendim yokum yoklarımda sen ve gülüşün köy ıslıkları kadar yalnızım sana dokunduğunu düşlemekle otların ve saçların içinden çıkılmaz saçlarında atlılarım mağlup kederlerine erteledim ellerinin dışında ne varsa ekmek kadar yumuşak derdindeyim bakışlarının benim olan sadece gidişinin sedası eskimiyorum gönlümce yasını tutmakla zamanın sensizlik besliyor sonsuzluğumu uykusu ağır çocuklar gibiyim sağırım her taşın altında seni bulmaktan sağırım on sekizimdeki gibi sen ve yaprakların arasından sızan gün ışığı hariç her şeye sızım sızım sızlatıyorsun göğe ulaşma hayalimi her şeye göğüme bulutları sapladın dinmiyor yağmurum her şeye aydınlığıma donuk gölgeler sıktın koyu kahve bakışlarının namlusundan kanserli her şeye şiir içinde şiir dünya içinde dünya: bıçkın doğuyorum canım aptalım gelişinle yan gözle seviştiğimde bilir misin bunun ne demek olduğunu yeni imgeler yaratmaya benzemez aşk hırpani olarak çok kırdım seni...aşk... umarsızlığının üzerine öleceğim sessiz sessiz beni gördüğünü sanacaksın hep ama o kırçıl şarkılı ben olmayacağım hiç içim bir sabahçı kahvesi dışım sonbahar sokağı kıyametiyle dolu ilkokul çağıma dönüyorum anla sana verecek bir kırmızı kalemim yok ceplerimde üzülüyorum ateşler içinde bakıyorum dolunaya mehtabın izi çıkmadı çamaşırlarımın kokusundan seni kendimi tanıyarak buldum bu yüzden belki anlamayacaksın da ölüme hep tepeden baktığımı severek seni... Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |