BİR NOKTA DÜŞ, GERİSİ GÜNDÜZ
(… ne güzel bir rastlantı, kapıda karşılaşmamız,
hava serin ama beraber yürüyelim ne dersiniz …) başlangıcı tesadüflere bırakmalı yol-yordam bilir halimle, refakat kolumu uzattığım da bir şeyler başlamalı öyle çıkıp yürümeliyiz gece vaktinde, üzerimizde sorgu-sual bulunmamalı … yağmur ki hiç sorma, bastırmalı aniden, bir kedi yavrusu çıkmalı önümüze, sen eğilip sevginle ıslak başını okşarken ben önce bir sigara yakmalı ve izlemeliyim ellerini, sana hiç belli etmeden (… fazla ıslanmadan sığınacak bir yer bulalım, ne güzel olur şimdi, karşılıklı iki kadeh rakı atalım …) ne dersin oturalım mı bir yerde belki bir miting alanı telaşında ya da sakin ve salaş bir kıyı meyhanesinde ağır memleket meselelerini de konuşalım, dünyanın yok olma ihtimalini de … seninle elbette, sadece ikimiz, bir şimşek çakarsa yağmur arasında, birden tutkuyla sevişmek istemeliyiz ve yakanda açan karanfilin, cazibeli kokusunu, ikimiz de içimize çekmeliyiz (… karşı sahilden bir tekne nasıl akıyor bol ışıklı, son vapur dalmışken derin uykuya, iskeleye bağlı …) bilmediğini varsayarak sana iskelenin kırmızı, sancağın yeşil olduğunu, bir heyecanla anlatırken mesela gözlerin takılıp kalmalı gözlerime, ışıltılı tekne gibi akan gecenin rüzgarında … koklarken omzuma düşmüş saçlarını, saltanat köşküne çevirmeliyiz, iskeleye bağlanmış vapurun en alt kamarasını düğümü sabaha ayarlı palamarlara bırakarak, seyir defterimizin yazılmasını (… bugün ayın kaçı, neresindeyiz gecenin, bu ses kimin, hiç zamanı değil ki şimdi, gözünüz saatte olsun demenin …) son toplanma yerine gelince yakamozlar en çılgın hayallerin batık hazinesini saklar, akortsuz bir ninni gibi dip dalgalar ve baştan çıkarıcı salıncak misali sallanır, sert tahtaya aşık kuş tüyü yataklar … işte o an geceyi dinlemeliyiz sadece, öncesi meçhul bir öykünün perdesini aralayıp da, sanki içeriye giren gizlice çığlıksız sesiyle bir uğursuz kuş bitirmiştir, düş seansımızı bizden habersizce (… yarın gece olsun hemen, göz göze uyuyalım haydi şimdi aynı düşe ayrı kapıdan girip tam ortada buluşalım, ver elini …) uyandık ama kalkmayalım yerimizden yeni bir korku çöreklenir üstümüze, yaşadıklarımız kaçacakmış gibi elimizden bırakalım tenimizde kurusun terimiz, esecek rüzgarla denizden ve gökyüzünden … yani canımın içi, işte konuştuğumuz gibi zaman cenderesinde soluk vermese bile, hak etmez gene de okkalı küfürleri bulabilen için saklayan da o değil midir içinde, yaşanabilecek bütün sevgileri Cevat Çeştepe |