İSPİNOZUN SÖYLEDİĞİ
/Bu zarfı açacaksın ve içinden bir sevgili çıkacak, hiç şaşırmayacaksın/
Böyle demiş işte ağzındaki zarfı pencere önüne bırakıp ve kanatlarını açıp havalanmadan önce, bir ispinoz kuşu. * fırtınalarımın alabora simsarlığı çalıyor sandım, pencereyi açmadım ayyaşlığımın akşamüstüne dökülmesi sanki dedim, hiç umursamadım bilsem doğum taarruzuna neden benzediğini, bu saatte tutan sancıların firara tutkun duvarın mayası derim sebebi, mührün böyle açılmasının. okuyup anlayacağım ne yazdığını bilmeden, zarfın içinden çıkanı ama önce yorganımı, çekiyorum başıma … (çağlaması ne kadar gür bu şelalenin çizgileri su almasa bari yürekteki tekne resminin) heyecanla akıp gidişidir soğuk suların, ayak ucumuzdan sıcak denizlere bir başka imren vardır işin içinde, belki yelkenleri fora diğer teknelere korku dersen burada diken olmak değil, gülün kopmasındandır dalından duymasam bile kapının ardından, bunu anlarım ispinozun fısıltısından. yani nasıldır ten sıcaklığı, bahar tazesi mi açar gülümseyen dudaklarda hiç gelmiyor sanma, bunlar da aklıma … (elimizi sokalım suya ama ıslatmayalım kurtaralım tekneyi takıldığı dallardan, ağlatmayalım) düşleri boş gecelerin yalnızlık şahidi, ay beyazı dinlemeli uzak melodileri eğer merakı açtırırsa kapıdaki zarfı, içinde gördüğünü bana söylememeli tam saati ben öğrenmeliyim, alt yarısının da bugüne eklendiğini takvimin ipucu geçmişte saklı olsa dahi, sıcaklığı yarına düşmeli parmak izlerinin. sonra en mavisinden esmeli rüzgar bir yerlerden, mesela keşişlemeden ve aniden çekip almalı, yorganımı üzerimden … (bu denizatlarına soralım, gittikleri yeri nasılsa çeker bizi değil mi, bir ucundan tutarsak yeleleri) * /ve ufuk çizgisi ötesinde her noktayı, yarattığınız cennetten sayacaksın/ Böyle demiş işte ağzındaki zarfı pencere önüne bırakıp ve kanatlarını açıp havalandıktan hemen sonra, bir ispinoz kuşu. Cevat Çeştepe |
VE İNSANIN İNSANA ETTİĞİNE...