DİLİMDE ÇİLEKLİ OPERAserin koynuna açılan yolların han duvarı o(nur) ah göğsünde dem tutmuş arya mihracesi ahsen yüzünde aheste alegorim sessiz iç çekişim sürgün balçığı aşktan koyu bir gece batağı gibi kalırım yürüyen vücut izlerinin ardında bir çift hayran göz ve bir anafora özenmiş gibi akarım içime sus! şimdi saçlarının müzikten haz bulduğu an ki üstümüze örtülecek yorgun bir acemaşiran makamı beyaz kuşlara benzetirim seni o ak tüylü albatrosa saçları rüzgarda saçılan haliyle boş arastayı dolduran ah içime titrek notaları nakşeden akşam sopranosu aşiyan yolunda tanıdık endamına soyunsam soysam kabuğunu kınından çıkmış bıçak gibi her düğmende bir nota ve eski bir solfej tadı ilişse dudağıma yangını bile tuz buz eden sesin yangın kırmızı kokar, sarı bazen, kimi an erguvan renginde düşlerin içinden akarcasına yakar tenini ama aşk varsa ki doğumu gibidir bir ceninin ki vardır ve sebeptir zaten sana uzaklaşan mesafeye feridir ve tam yeridir unutulmuş afili altoların izini silen alaycı esintiye gülen eteklerinden çadır kurmacaların böyle bir şeyse gizli bir yakuta şekil için kurulan hayal adımlarına bakmadan yürümeni sevdim fenerli nota yolunda hele ay yok mu, ışığında ölü denize dönüşür yüzün ayperi marmaris’e kazan, fethiye’ye çanak tutmuş o dişilik denize kardeş sevdası diye giren kavruk ten ayazın bir gün ışıması gibi çöreklenir sabahların köründeki gözüme düşün ayperi, sevda diye ezberletilen onca şarkı ve aheste limanlarda dimağa düşen nice bezgin beste hep aynı eleme yüz süren kiralık araçlardı tarih boyu ayrılığa biçim veren aşktan doğdu yine ayrılık sızıları ayrılıklar aşklara anaç bir gebenin ruhunu üfledi hep yalnız kaldı başucumuzdaki mutluluk yaftalı gece lambaları şimdi elimin ortasında küçücük bir sen başucumda müzik akşamdan kalmış bedeninde dalgacı bir sol anahtarı antik kentlere benzer göbeğini çevreleyen dilimde çilekli opera bir kemanın gölgesinde perçemini tutan düşlerin vücudu elinde ağlayan çellodan kopup kıvranan o tel benim sen çalmaya devam et geceye mızrabını sokup inceden mızraptır sesinin kaygan tınısına doğru beni inleten! ( ve aşkın gıdasıydı müzik…) Nevzat KONŞER Ocak 09 |
akşamdan kalmış bedeninde dalgacı bir sol anahtarı
antik kentlere benzer göbeğini çevreleyen dilimde çilekli opera
bir kemanın gölgesinde perçemini tutan düşlerin vücudu
elinde ağlayan çellodan kopup kıvranan o tel benim
sen çalmaya devam et geceye mızrabını sokup inceden
mızraptır sesinin kaygan tınısına doğru beni inleten!
Güzel olmuş Arkadaşım
Kutlarım,selamlarım