Ala Öküz
Koca Öküz
“-sabah serinliğinde nadastaki öküzleri boyunduruktan bırakırdık kuşluk vakti” iki tekerlek üstünde sap yüklü kağnı ikizkenarüçgenin tepe köşesinde de koca öküzler vardı tarlaya tekerlekleri batıran, yolda çiğilleri ezen yüklü kağnıyı iniş-yokuş demeden sapları harman yerine taşırlardı öğle sıcağında çaresiz hayvanlar bu defa da harmanda dönmekten usanırlar taneyi serpine, samanı-samanlığa taşırlar gençlerse nallanırlar, kocamışlarsa satılırlar celep "-çok dedin arkıdeş len varıp-gedip de ben bunu çifte goşmecen" bir yandan da dişlerine bakmaktadır ama sözde çifte koşmayacaktır buruk bir bakışma ala öküzle aramızda bir mahsunluk çökmekte ikimize de ne de olsa onca yıldır kahrımızı çekmekte dün çift süren, kağnı çeken dövene yüklenen sap, zahire, saman tarlaya gübre değirmene unluk çeken kışlık çalı ev yapılırken taş taşıyan ve artık kasaplık olan ala öküzle vedalaşma zamanıdır yıllar yılı, bir köşesinde yattığı ahır artık dardır kağnılar dolusu saman çekip doldurduğu samanlıkta saman azdır yıllar yılı hizmetinden kalmadığı çiftçiye göre de artık kocamıştır ya da falancada “eyi bi dana var”dır koca ala öküzün, koca koca gözlerinden, koca-koca kahredici yaşlar süzülür kuyruğuyla at sineği kovalar başını bir o, bir bu yana döndürür ben naçar, koca ala öküzüm naçar yazın sıcağından değil, göğenin ısırığından atsineğinin ısrarından değil nodulun sızısından arpa tozunun kaşındırmasından hiç değil tekinin yan yatmasından, işin zorluğundan, yükün yuğmasından değil tarlanın anızından , takmasından hiç değil kağnının ağırlığından, yolun yokuşundan değil sabanın boyunduruğundan zelvenin sınırından değil övendirenin nodulundan, samanın kırmasızlığından, hiç değil insanın vefasızlığından değil ahırın darlığından, samanın kıtlığından kırmasızlığından değil "artık kasaplık" olduğundan hiç değil işe yaramayacağından artık; hizmet edemeyeceğinden çiftçinin gönlüne giremeyeceğinden sahibinin işine yaramayacağından yaşlandığından kuyruğuyla at sineği kovalar boğazında bir şeyler düğümlenir salyası akar kuyruğunu sallar geviş getirir bir parlak paralık çobansalığa agam teslim etti ala öküzün örkünü ala öküz babama baktı, sonra bana dünya mı fani, yoksa insanlar mı yoksa yoksa ala öküz mü peki kim vefalı şimdi bu kader mi çevirdi başını evden yana gitmek istedi yürüdü Topal şıplattdı sopasını eliyle iteledi gördünüz mü ala öküzü koca ala öküz koca-koca gözleriyle bir babama bir bana bakar geviş getire-getire kuyruğunu sallar hiç yürür mü koca ala öküz başkasını görür mü koca öküz önceden tanımadığı ipinden asılan adımı, babamın müsadesiyle takip eder bol paralı şişman adam deynekler ala öküz gönüllü-gönülsüz onu sevmeleri umrunda olmayan onu sevmek zorunda da olmayan iki insan arasında yaşamak zorunda olduğu kaderinin geri kalanını yaşamaya adamın biri çeker diğer iter Ala Öküz gider “-hayır” deyip sattırmamaya ipinden tutup kaçırmaya ahırı genişletmeye, samanlığa daha saman depmeye yetmez ki gücüm, güle-güle, ala öküzüm güle-güle. Koca Ala Öküzüm celep önde, Topal arkada köy odasının köşesini döndüler “-müooohh” eve geldiği akşamlardaki gibi bir defa daha müledi celep küfretti zannımca Topalın sopası havada cebime sıkıştırılan delikli parayı fırlattım can havliyle yerden ilk taşı kavradım elime geçen ilk taşı “öbür ayağını da ben” “-vurma ulaayn mına godumun topalı” kelimeler: celep: hayvan alım satımı ile uğraşan yuğmak: burada inişe doğru zorlamak anlamaında kull. anız: ekinin tarlada kalan kök kısmı takma: tarlada ot ya da ağaç köklerinin sabana takılıp sürmeye mani olması depmek/tepmek: Sıkıştırarak daha fazla doldurmak |
Sevgiyle...Şiirlerle kalın