Okuduğunuz şiir 17.12.2008 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Kibrit Alevi...
Şimdi üşüyordur sizin yaylalar uzundur kış zemheri kızıdır kuzgun saçlı ayaz göğüslerini iri iri açar rüzgâra iliklerine tenine saklanır kurutur boğazını keskindir özlemin sancısı belki demli çayda tek şekerli bir rüyadır kış uykusu…
her mevsim kaderini yaşar beşer de uyar toplar yılları ömrü sayar ruhu kaç ayardaysa gönül terazisi tartsa tartsa kendi darası kadar.
güneş küskün sevgilidir yüzünü buran ak bulutların yanaklarından süzüle gelen tanrısı damlalar dökülür saçlarından lapa lapa kar doğumda mutlulukta ölümde beyazdır oysa toprak tenimizde oyalanmaktır yaşamak.
şimdi soğuktur yürek odan ve kolların iki yana düşmüş kuru ağaç dalları ya ellerin ya ellerin parmakların dizeler giyer sevdâdan ısınırsa ne âla…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kibrit Alevi... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kibrit Alevi... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sökülmeden gece yorgun ağaçların gölgesinde bir çift söz yağsın istedi ellerine de ki acı gizli ağlarken gördüm yutkunurken acıları bir kıvılcım yetti...
… gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir. Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar taşıdıkları yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalın değildir. Kullandığı bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker. … Yukarıdaki ibare Mimar Sinan için yazılmış bir metinden alıntıdır.
Mimar Sinan dedim de aklıma geldi.
Neslihan Yazıcılar şiiri taş yapılar gibi görkemli, ölçülü, özgün ve kendini tekrar etmeyen bir yapıdadır. Tek taşını oynatmanız, tek kelimenin yerini değiştirmeniz mümkün değildir.
Sinan ile Neslihan Ustalara, Takdir ve teşekkürlerimle.
Hem sözle, hem sözden ayrıyız bu Şiirde. Sözcüklerin kendi anlamlarını yüklenmeleri ve önce kendilerine dönmeleri bilindik bir durum. Belli ki sözcükten fazlası gerekmiş Şaire. Eh sözcükler kendinden ötesine işaret çekiyor ise, durum Şiir Yazmaktan Şiir Yapmaya geçiyordur. Hava ve ışık var. Bıçaktan keskin bir soğuk; unutuş... Ve hatırlayış bir ocağın sıcak sımsıcak duygularıyla. Hepsi bir arada. Ateş içte, ayaz içte, sesi yok rüzgarın da. Yine söylüyorum, bu dokunmadan yazmaktı. Sessiz ve sesliydi.
deniz_tayanç tarafından 12/18/2008 7:26:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
şimdi soğuktur yürek odan ve kolların iki yana düşmüş kuru ağaç dalları ya ellerin ya ellerin parmakların dizeler giyer sevdâdan ısınırsa ne âla…
şimdi soğuktur zaman beyaz uykudur hasret kendini düşlerle ısıtan.
... Kibrit alevidir ömür panzehiri kendinde kalan… ........................................................................ İYİ EMEK VE EFOR HARCAYINCA İYİ VE DEMLİ ŞİİRLER OKUNUYOR SAYFALARDAN BU ŞİİRDE VE ŞAİRDE EMEGİ KUTLANACAK BAŞARISI ALKIŞLANACAK BİR SAYFA
Öncelikle yorum yapan Sevgili Şiir Dostlarına ve Sayın Kurula seçkilerinden dolayı çok teşekkür ederim.
" Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez..."(E.E.Cummings)
Şiirde sözün iyisi, anlamın doruğu için verilen gönül savaşıdır. Saygı ve teşekkürlerimle. Şiirle...
yaşam ve aşk kibrit alevi gibidir ateşle başlar yanar yanar ve söner geriye soğuk özlemler ve acılar kalır yürek odamızı donduran her mevsimi kışa çeviren ama içimizde kalan sevgidir bizi yeniden ısıtacak olan ve yeni yaşamlar getiren...
çok güzeldi Neslihan, geç kaldım okumaya, özür dilerim, kutluyorum, sevgilerim çokça ...
Aşırı simgeden, zorlaştırmadan, formüllemeden, ikinci yeni özentisinden, derin sanatsallık olsun diye anlaşılmazlık katma medeti uman dizeleri okuruz; iyi güzel, hoş falan deriz ama alınan şiir tadı bir türlü randıman vermez, yabancıdır, protokol konuğu şiirdir, bizden değildir...
Şiir her yönüyle ısıtmalı, kucaklamalı mahallede akşamüstü sohbetleri gibi, pencereden yan komşuya el sallar gibi, işte düşündüğünüz şiircelikler gibi. Ötesini siz getirin.
Umarsız, lal, sol yanlar... soyut yoğunlukları da bıktırıyor artık. Bu negatif yönleri bu şiirle özdeşleştirmede bulunmayacağım. N
Kibrit alevi denilince karpit ve ağaç kıymığının biz kokusu, zararsız minik yangını sarıp sarmalar insanı, öyle değil mi, hatta kipritle sigara yakmak büyük keyiftir, aşklar saliselik ilk bakışlardan, büyük yangınlar bi kiprit alevinden çıkar. Şiirin adı bile neler getiriyor akla. Şiirin bütünüyle yüksek potansiye yanısıra: -Şimdi üşüyordur sizin yaylalar -Zemheri kızıdır kuzgun saçlı ayaz - Belki demli çayda tek şekerli bir rüyadır - ruhu kaç ayardaysa gönül terazisi tartsa tartsa kendi darası kadar.
her mevsim kaderini yaşar beşer de uyar toplar yılları ömrü sayar ruhu kaç ayardaysa gönül terazisi tartsa tartsa kendi darası kadar. ................... Günün şiirini ve şairini kutlarım... Özellikle bu öbeği... Saygılar...
Şafak Yolcu tarafından 12/18/2008 4:00:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
şiire endeksli bir düş ve yürek her dize başlıbaşına bir şiirdi kar yağdı gönül yaylasına sığınmaya yer aradım okurken ah bir çift çetik olsaydı ayaklarımda ne iyi olurdu merinos yününden bu kadar üşümezdim
iliklerime kadar ürperdim çünkü herşeyiyle şiirdi
bir daha söz sobayı yakmadan siz canım kardeşimin şiirini okumam
Bu sabah güneş doğmadan gitmişsin. Şehir ışıklarını söndürmeden hatta. Sıcaklığını alıp çekip gitmişsin öylece. Karanlık bir şehrin içinde bıraktığın bu uykusuz adama el sallamadan. Bilirim bu aziz şehirde yaşanır yaşanmasına ama yalnızlık zemheride ölümle aynı koşullarda iç içe yaşamak gibidir.
Soğuk ve yalnızlık iki kadim dost olur.
Sen bilmezsin… Çünkü yüreğinin çatalına altı okka bir ayrılık hiç gelip çakılmamıştır.
Daha küçücüksün…
Yüreğin ceylan gibi atik ve denizle buluşmak isteyen bir nehir gibi çağıl çağıldır. Yollar sana meydan, gitmeler yeniyi bulmak içindir. Daha keşif edilmeyen yaşanırlılığı bulacaksın karadutum…
Ciğerlerin altın sarısı tütünün dumanını çekmemiş, bundan kabil koşacaksın… Koştuğun yer mutluluk ülkesi olsun.
Bu hikaye kısa bir terminal vedası kadar sürsün isterdim ya da uzun bir masalın ardındaki mutluluk iksirini içmek kadar hızlı… Kaf dağının mucizeleri kadar öykümsü… Ama görüyorsun ki olmuyor. Örneğin bir terminalin birinci peronundan kalkan otobüsün orta sıradaki koltuğuna oturmuş olarak el sallayamadım sana… Boynum da el örmen atkı ve üstümde baba yadigarı bir sakoyla bakamadım ardından. Koşar adım! Koşar adım sürmedim ayaklarımı buz zeminde…
Mesela annelerin anlattığı masallar kadar vicdanlı bir ayrılık olmadı. İksiri altın tasta iki elinle dudaklarına içirmek kadar doyumsuz ve kısa.
Onun için bunları da yaşıyorum gittiğini bildiğim zamandan bu yana… Kaç saat! Kurtul benden dedim bundan sebep. Çünkü saatin akrebini zehirledim baka baka. Yelkovanının arkasına tazı gibi düştüm. Kalbim, saat ve yalnızlığım darağacı oldular bana.
Elbette bir gün bu darağacına asıldığımı bileceksin demek isterdim şimdi. Bu yazımda bunu anlatmak isterdim sana. Ama sana bunu anlatırsam korkarım ki sus olursun. Hadi durma hücrelerine susmayı sor… Susmayı yanıtsız bırakmayacaktır. Susmanın ne kadar çok sesli bir bağırış olduğunu hücrelerin anlatamazsa ben sana anlatırım bir gün.
Susmak bir çeşit delirmektir. Delirmek kırkına kadar sevmek ve ömrüne doymaktır.
Onun için, gelip parmak uçlarına kalbimi değdirip gitme demek isterdim. Gitme! Çünkü gidersen buralardan sıcaklığında gidecektir. Zemheride yalnız kalmak adam karı değil. Her yerden bir soğuk hava dalgası düşer üstüne radyoların ibreleri şeritinden kopar Bağdat kökenli pilleri donar. Benim acıdıkça acıyan kalbimin hücreleri hesabı.
Ama gitmişsin, henüz karanlık ayrılmamışken şehirden. Dönüp arkana bile bakmadan, bilinen en eski ayrılıklar gibi düşmüşsün o uzak yerlerin heyecan vaat eden yerine.
Git!
Senin için kendi yalnızlığıma inat aşk ısmarladım yaratana. Ömür diledim mutlu olanından.
Ben bu duvarları taştan kentin bir yanı kerpiç evlerinin arasında ömrüme kurşun döktüreceğim. 40 âlimden 40 dua ile boynuma seni asacağım. Çünkü şairin dediği gibi “seni baharmışsın gibi seviyorum”