SİTEMSİZİMBaşı nasıldı o türkünün? Hani nakaratında adı “umut” diye geçen... Savrulurken dirençsiz... ...........dirençsiz rüzgarlara direnen. Aynen dediğin gibi işte, Kaybedilmiş vefalar gülüydü o. Hani her yaprağında yeşil yeşil yutkunan. Hani yağmursuz bir göğe kirpiğiyle tırmanan. Belki... belki uykusuz bir yangının külüydü o korunda hasreti tüttüren, buram buram. Aynen dediğin gibi işte! Bir yanım sen oluyordun, diğer yanımda yine sen! Ağlayan. Şimdi dilimde yine aynı o türkü, Başını bir türlü bulamadığım. Hani notasına kanlı dudağımı mıhladığım. Çal öylese dilim, çal! belki avunursun. ......belki kaybettiğin o türküyü, ..........bir ıslığın son boğumunda bulursun. Oysa bir göz kırpımı zaman içinde, Katledilmiş başaklar gibiydik. Her yanımız paramparça. Ve insan rumuzlu develerin tellallığında, Ve bir masalın tam 13’üncü sayfasındaydık. Ve kaçırılmış gözlerin oynak mahmurluğundaydık. Şimdi ozansal bir evrede, dilimin üç-beş nöbetindeyim. Ve mısraları kaybedilmiş bir türkünün, Ölümcül sövüşündeyim. Çal öylese dilim, çal! belki avunursun. ......belki kaybettiğin bir türküyü, ..........şu ıslığın son boğumunda bulursun. Al işte, Bir türlü gelmez oldu... Neydi dudağımda yıllar yılı mırıldandığım, Her “es”inde türkünün, ona yeniden sevdalandığım. Belki bir sonra ki mısradan sonraydı adın, Oysa hiç aklımdan çıkmaz ki sana sitem sitem uğurlandığım. Belki şu virgülün kıvrım kıvrım arkasındaydın. Belki henüz tedavülden kalkmamış, Suskunlukların intizarındaydın. Belki eğreti şu noktanın eteğinde can, Öznesinde umut, yükleminde kandın. Ne olursun, Ünleminde buldurma kendini. Sen benim iki gözümün yağmurunda, Bahar bahar soluduğumsun. Ve şu kahbe yalnızlık nakaratında, Umut diye bulduğumsun. Hoşgeldin... Al işte, Şimdi tüm duraklarını yolcusuz buluyorum bu kentin... Tüm ağaçlarını çırılçıplak. Ve ne zaman hayal hayal uzansam sana, Şart oluyor yanağının nehrinde boğulmak. Lanet olsun.... Yine aynı türkü işte, Bulmuşken ansızın yitirmek gibi. Ya da dirhem dirhem varlığına dilenmek gibi. Aynı bildiğin gibi işte, Aynı bildiğin gibi... Selam olsun yokluğuna, sitemsizim. Tenhasında yaşamın sen yoksun ya kimliksizim. Engin Badem -acemişair- |
Başı nasıldı acemi şairim? Hani her ay dönümünde takılırdı nefesimize, düğüm düğüm olurdu ismi? Ki en güzel ad onun ki iken… Değil dirençsiz rüzgârlara, hafiften bir yel çıksa, alır önüne katarda, sürüklerdi gerisin geriye geçmişe bizi. Ve kaybedilen nedense hep vefa adınaydı her şey… Şimdi yeşilini unuttuğumuz yaprakların gölgesinde ve bulutsuz bir gök özleminde yanıp tutuştuğumuz, sigara dumanına terk edipte, buram buram hasretini soluduğumuz… Neydi can kardeşim, neydi?
Şimdi sen yazıyorsun, ben okuyorum, Özlem’im ağlıyorsa… Her yanımız her şiirde bir parça daha ayrılıyorsa… Bir ıslığın son boğumunda hangi türkü bu denli söylenmeyi hak ediyor ki? Katledilmiş başakların ahımı tuttu yoksa bizi? Değilse nedir bu ozansal bir yaşamdaki dönüp durduğumuz şiir nöbetleri, üç beş daha kanamamız? Hani usulca gizlediğin bir dizeye, o ES’ler gerçekte önümüze çıkmaz mı? Hiç hayata karşı durup ta diyemeyecek miyiz; Hoş geldin ömrümsün dediğim, umut diye sarıldığım?
Aynı bildiğin gibi işte,
Aynı bildiğin gibi…
Selam olsun yokluğuna,
Sitemsizim…
Tenhasında yaşamın sen yoksun ya,
Kimliksizim.
Ve şimdi toplasak tüm kimlikleri bir siteme denk gelir mi? Ya da tersine çevirsek sözü-kelamı… Birleşse tüm sitemler getirir mi bize o kaybedilen ama hiç unutulmayan tek kimliği? Haklısın şairim, haklı… Acemilik var serde, o yüzden hiç sitem yok dizelerde. Sitemsiz ve kimliksiz nice şiirlere… Saygımla kardeşim.