4
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
163
Okunma
şiir ve ben
iki kafadar hiç
yükümüz dünya rengimiz isli
birimiz eksik kalsa biter mi hiç kimimiz
birimiz masal olsa birimiz hatırası
geçer miyiz kelime denen o daracık kederden
bir noktanın içinde hapsolan
aşkla dolup taşan
her adımda biraz daha noksan kalan
şah damarı kesilmiş bir geceyiz
bir nihan bahçesinde
metaforlar kiraladık
ruhumuzun üryanlığını örtsün diye
hangi metaforu giydiysek
astarımız hep kış kaldı
iki sürgünüz
kendi ana dilimizin kıyısında
sen bir ünlem gibi dikilirsin
ben bir soru işareti
acemi yüzlerin dostu olan
o merhametli virgüllerin yasında
yıkanırız her akşamüstü
unuturuz o en ağır emaneti
İmgelerin bu dar boğazında
yürürüz kelimelerin kanayan o incecik
o toy sızısında
sırtımızda bir heybe dolusu rüzgâr
ve tuzlu sessizlik
konaklarız her gece, bir harfin yarım kalmış rüyasında
şiir ve ben
iki kafadar hamal
bu hayalhâne panayırında
bir sözcük çırağının dünyasında
uykusuz ve aç nöbetlerde
bakışların mihrabında
kuraklık geçişlerinde
gözbebeklerindeki çöl serabında
parmaklarımız buzdan birer ney kamışı
sızlar durur her dokunuşunda
üfledikçe soğuk bir hicaz dökülür
kağıdın beyazına,
şiir ve ben
muhtacız bir yazın nazına
hiçbir sözlüğün kabul etmediği o yasaklı kökte
biz ki bir mısranın beline dolanmış iki sarmaşık
hangi imge bize bu kadar derin bir gurbeti dermiş
özneler firar etmiş
yüklemler çoktan can vermiş
artık ne kağıt tanır bizi
ne de kalemin ucu
göz kapaklarımızda biriken bin yıllık o toz bulutu
hangi bağlamın içine düsşek
d’ar gelir bu avuntu
şiir ve ben
iki kafadar serseri
bir isyanın tam ortasında
biz yürüdükçe dünyayı ikiye biçeriz
dilde yangın, elde fener
gökyüzünü bir mendil gibi serer önümüze
annemizin kokusunu süreriz
hiç söylenmemiş sözlerin
dikiş izlerini taşırız durmadan
kırılır içimizde o eski o mağrur şair sesi
iki suç ortağıyız bu amansız yangında
kederi bir zeytin dalı gibi uzatırız birbirimize
şiir ve ben
iki kafadar kelimeyiz
ölümün o en tanıdık, en yakın yetimleri
geçeriz kendimizden
uyumlu bir şekilde silinip giderek
_boran