8
Yorum
46
Beğeni
0,0
Puan
556
Okunma
Aşkın kabuğu çatladı,
içinden kızıl bir sarmaşık sızdı.
Gök kurusu ağıt,
güneşe asılır.
Tuzlu bademle öğlenin keskin tuzu,
kaburgada budaklanan sancının izi.
Kör kuyu, susta bekleyen bir hicrandır şimdi,
gül kuşları uçamaz
somunun ikrarı, nane
kokusundan mahrum.
Dellenmiş bir rüzgar sarar kumları,
suhuf gibi uçar Yunus’un edası.
Gece, içinde bir fırtına kabarır,
incik bir sürme, yeşil yârenin gözbebeğini sızlatır.
Çeperi aştı limon çiçekleri...
Sordum:
Anızda göçen aşkı anla.
Ey sevgili,
aşkın düz yolunda bir ağ var.
Göğsünde sancının ağıtı, tam yara.
Visalin teninden düşen sarı bir dize,
bulanık günün iplik iplik
dokuduğu lehçede asılı.
Türkü, ılgıt bir uykuya yatar rahatın gövdesinde,
kökünden biçer sessizlikle unutulmuş cehennemi.
Sus.
Çobanın ıslığı yükselir göğe,
Dev bir sandıkta, dermanı bilen bir ilik
....