9
Yorum
47
Beğeni
0,0
Puan
680
Okunma
bir el var sanki
taşranın en tenha ezasından doğmuş,
yokluk ipiyle örüyor ıssızlığımı,
nâkıs bir saat gibi çatlatıyor sükûtu vakit.
kasvetin kanat gerdiği ufukta
bir üveyik sürüsü salınır,
her kanadında sabırla işlenmiş bir yâr izâsı.
dudaklarımda asılı kalan bir “ah”,
bir ağıtın kıyısında eğreti duran harflerle
adı unutulmuş sevdaları
sarf ediyorum içimden içime.
vazgeçişle yıkanmış bir yürek taşıyorum,
yedi iklimde solmuş niyazlar gibi...
bir posta çuvalında yırtık mektuplar kadar eksik,
bir kervanın ardında unutulmuşum
çölde kırık nâl izi,
bir gölge hatırası…
âyân oldu ki
kıblesi şaşmış her bakış,
elif unutulmuş, vav eğilmeyi bilmez olmuş.
çark dönüyor,
bir çift mahçup el
çırpınmakta takatsiz.
ey kalbi kıraç, hançer zaman,
düşürme beni
bir gurbette harf harf kuruduğum
o meçhul satırlardan.
rahlesinden kaymış bir sığınak cümlede,
mürekkebi solmuş bir ezan.
bir beyitlik kadar bile sürmez oldu
ümit...
bir ebrû gibi dağıldı,
silindi renkler hikâyemin.
sükûtla mühürlenmiş bir kitâbın
kenârında uyumakta şimdi
bütün vedâlar
....