3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
263
Okunma

Gözleri kör, kulakları sağır bir ikiyüzlü dünya —
sokağın taşına kadar satılmış bakışlarla dolu,
vicdan denilen o ince ışık burada artık söndü;
elleri cebinde, karnı doymuş, kalbi paslı bir ordu.
Ama ben — işte ben — yalnızlığın ortasında saat kulesi,
tutkundum gecenin ciğerine, ateşten bir iplik gibi.
Bu suskun şehirde nefes alışım bir iç kırığı,
her hecem, unutulmuş çocukların adını çağırır gibi...
İnsan mı öldü, ruh mu — farkı yok artık;
çünkü ruhsuz bedenler kuşlar gibi kanat açmaz,
toprağa düşen yaprak gibi, ses çıkarmaz — solmaz,
bir gölge geçer kapılardan, geçmişin yüzünü aramaz...
Gözlerin kör olduğu yerde güneş bile utanır,
gözyaşı biriktiren bulutlar usulca göç eder.
Karanlıkla pazarlık yapanlar, sahte tebessümlerle beslenir,
ama yüreğimde bir volkan: durmaz, sönmez, beklemez...
Haykırıyorum: Uyanın, unutulmuş isimler!
Şu kirli pazarlığı bozan bir söz istiyorum, bir tutam doğruluk.
Elinizdeki parayı koyun yere, alın yüreğinizi geri,
çünkü insan olan her şey, yeniden doğmaya muktedirdir...
Bir çocuk rüyasını çalanlara inat,
denizler gibi derin, dağlar gibi sabırlı bir umut yükselir.
O umut; kırık kapıları açar, örtülen yüzleri yıkar,
ikiyüzlülüğün aynasını parçalayıp gerçekleri gösterir.
Vicdanım bir meşale — rüzgârlar onu söndüremez,
ateşi elimde taşırım geceyi gündüze çevirene dek.
Her adımımda yankı olur geçmişin unuttuğu şarkılar,
her nefeste bin umut doğar, çürüyen söylemleri çözer...
Ey ikiyüzlü dünya! Senin kirli ağzınla beslenen açgözlülük,
bil ki varlığın bir gün hesap verecek sessiz adımlarla.
Ben tek de kalsam, bir çığ olurum dağların eteğinde,
bir kıvılcım olurum karanlığı delen, sözüm hakikatle kol kola...
Gözlerin körse bile güneşin sıcağını hissedersin,
kulakların sağırsa bile kalbin ritmini dinlersin,
vicdanın ölmüşse bile bir kelime canlandırır onu
insanlık, bir kelimeyle bile dirilir; inan buna...
Haykırıyorum — hem de sıcak, dolu dolu, insanın sesiyle:
Sakın vazgeçmeyin, umudun kökleri derindir, unutmayın;
bir el verin birbirine, iki el birleşince bir köprü olur,
köprüden geçince yürekler yeniden yeşerir, çiçek açar...
Şu an bir tohum düşüyor gözlerinizin önüne: doğruluk.
Sulayın, gömelim kirleri, çıkartsın güneş kökleri...
Çünkü insan bedeni yalnızca bir kap ise ruh onun ruhu,
ruhu dirilten de sevgi, adalet, paylaşma ve kardeşliktir...
Ben haykırırken yer titrer mi bilmem; ama biliyorum:
sözcüklerim taş olur, su olur, bir nehri döndürecek kadar.
Ve eğer tek başıma kalsam bile bu haykırış müebbet,
çünkü insanlık, bir tek yürek atışıyla bile ayağa kalkar.
Gecenin derinliğinde bir davul çalıyor hâlâ,
davulun sesiyle uyanır zalimlerin düşleri yıkılır;
yeniden doğar gökyüzü, yıldızlar dizilir insanın avucuna,
ve ben — suskunluğun ortasında — haykırırım: Dirilin!..
Erol Kekeç/24.09.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (2)