2
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
167
Okunma
Bir gece,
gümüş yaralarımla
aynasında
su toplarken zamanın
sorgulandım/
adını ele vermedim.
maktulümsün
ölümümden habersiz…
boğazımı zorluyor
parmak uçlarımdan düşerken
kelimeler ki
ekmek parçaları
kuşların gagasında
silinmişti ardım/
sıra bıraktığın izler.
-hayır kargalar yok bu bahiste
onlar daha sonra..
kapat dudaklarını
kayboldum demeye yakınım
olmaktan uzak
ıslak saçlarında beklentiler
durulurken
gitmediğim hiçbir yolculuktan
dönüyorum şimdi
asrın son semazeni gibi
akmak için değilsede
boğulmak için zamanda
çağlayanın intiharı boşluğa
bırakmaktır kendini
demişmiydim...
boşluğundayım/
henüz pembe istiridyeler
toplamaya hazır değil
avuç içlerim
ıslak sularında ki
şaşkınım/
kural ihlali bir dil değirmeni
harfler
göğüs kafesimde öğütüyorum
gözlerim kapalı köpürürken
sana/
düşerken devrik
sadece sana.
saklı sularda kaynayan
su gibi adın/
üflee
tozların saçların kadar..
benim kemiklerimde rüzgar
Surf senin dudaklarında
köprülerin kıldan ince.
senden gümüş öyküler dinlerken
tutuştu buruşturup attığımız
yaz/ boz lar…
bozgunlar ve yazlar/
ter ve iyod
döndüm/
bütün gelişler küs
bütün gelişler kör
bütün gelişler…
bütün gelişlerin bittiği yerde.
senden
gümüş öyküler dinlerken,
dilime bulaştı civa.
susuşlarımı tanımlamaya yetmedi
yetişemediğim hiçbir sağanak
ıslak…
bütün gelişler ıslak/
ağırdı anlatmak,
dilimdeki civa ve ağır kış…
ağırdı öykülerindeki sesler kadar.
gümüş öyküler ve ipekten ten…
dinledim dokundum
bütün sesler ve ışıklar içinde…
Dedi: gidiyorsun
aynalar ve sular gidiyor…
Dedim: bitiyorum,
sular yatağına/
ayna çölüne gidiyor…
çöl…
serüvenler çağı bitti zamanda/
geriye kalan ne varsa şimdi.
şimdinin dişlileri arasında
başladığı yere dönecek yazgı.
o bilindik kader.
bir bedevi çadırında
yeniden öğretilecek “sözler”
henüz parşömen yok/
ezbere tüm yenilgiler.
tüm yenilgiler
elden ele
dilden dile
unutmamak üzere
yeniden öğretilecek.
bu/Nuhun öncesi
miladın sonrası/
herşeyin ne zıttı ne eşi
kum/surete dökülecek
ve şekil verecek bedene.
gör/Ayna sadece
karşılığın hayatta!
kum ve çöl yani sabrın/
bir öykü kentinin
haritası vardı avuçlarında
öptüm/ iki hece
öp-tüm…
(...)