3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3683
Okunma
yaşanmamış ve yazılmamış bir milattı
tarihselde değildi
yoktun ve yoktum
öyle anlardı işte
aşktan önceydi belki de
Adem’den bile önce
zifir karası bir duman çekiyordu dehlizlerimde
sığınaklarımın dilsizliği
ruhumun derinlerindeki ateş
sinsice kavuruyordu
geleceğimi
ve ben
genzime kaçan tüm sözcükleri yutuyordum
nefessiz
yenileri için açıyordum
tenselliğimin en paslı hücrelerini
lakin her şey ve herkes gibi
vakti gelince vazgeçebiliyordu
bulutlarda
acı içinde kendini bırakırken
toprağın kuraklığına
çocuk yüreğimde öksüzdü
ve ben inanmazdım
yumuşak süslü yataklarda yatıldığında
huzur bulunup
kederinde azalacağına
hüzün omzumda en iyi duran apolet
ve mıh gibi sırtımdaydı
bedenin buz tutmuş
parmak uçlarımdan akıyordu
ki
torunlarıma bırakacağım
üç perdelik
bir milat masalıydı bu
ve
bir asır sonra/kim bilir bin asır sonra
sırtıma/yüreğime dokunan
sesin/nefesin düştü ruhuma
seni bilmek
yaşama bağlanmak gibi
seni bilmek
yüreğe melhem gibi
seni bilmek
içilesi son sigara
seni bilmek
yaşamı gerdanından öpmek gibi
ve
ben
seni
bildim..
(...)