uzak yasyaşamak budur dediğinde sen yaşamak, önce kabuğundan yara aldı. sokulup yaşlı bir şiirin kalbine birkaç sözün içinden geçip oraya herkesten önce dokundum kapanmış küçük zedelenmeler durdurup zamanı, son dedim. kendime söz eski binalar buhur kokusu bahçelerde bağ bozumu hüznü kuyularda yüzyıllık yalnızlık usul bir devri daim annesiz evlere benzeyen akşamüstü çıt yok zamanın zembereği iliklerine kadar buz gölgeler ölü söz bitik boğuk bir tenha caydığımız bütün sözler hep birileri uzak sahi kimdi gözlerinde deniz gördüğüm rüya anladım bir esmer ölüdür akşam evlerin girişinde |
Bu dize bana, lodos fırtınasına tutulmuş çatıların altında büzülen çocuk ellerimizi hatırlattı. Ben nedense o anlarda hep birinin öldüğünü, evin birinde feryatlar yükseldiğini düşünür, annemle babamın ocağın önünden gelen sohbet seslerine şükrederdim.
Çocuk bencilliği
Selam 💐