Salı Sendromuİstemediği savaşa gönülsüz giden askerler gibi Bu sabah yine gönülsüz uyandım uykudan Değil işe gitmek Yataktan çıkmayı bile istemedi canım Perdenin arasından sızan güneş, ellerin gibi okşarken yüzümü Kallavi bir of ulan of çekip Yine yastığa yorgana sarıldım Daha Afyonum patlamadan Duvardan sökülen paslı bir çivi gibi çıktım yataktan Uyku sersemiyim Namludan gönülsüz çıkmış bir mermi gibiyim Günlerden galiba Salı Sofrayı hayalinle donatıp Masada iki bardak çayla yine bir başıma kahvaltı yaptım Yine Rakı içer gibi içtim tavşan kanı çayımı Yine ağzımda paslı bir teneke tadı Yok… Yok… Bu böyle olmaz Bu Salı bozacağım bu düzeni Bu Salı Salı sallanacak Zaman duracak Bayrak açıp teslim olmayacağım artık yokluğuna Sensizlik denen o ateşten gömleği Bu Salı giymeyeceğim Bu Salı biz konuşulacağız bu şehrin bütün sokaklarında İşte yazıyorum gök kubbe şahit olsun Teninin ıssız koyaklarında ya döke saça yağmalayacağım aşkı Ya da… Şehrin bütün billboardlarına kendi kanımla senin adını yazıp Dünya denen bu sürgün ülkeden Bu Salı sessizce göç edeceğim Çarşamba sabahı Gazeteler de o kanlı resmimi görünce Şu cümle dökülecek o köfte dudaklarından -Ayy ne kadar şiirsel… |