Serçe“uyanıyorum küstah sözcüklerle: Ey, iki adımlık yerküre senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!” Nilgün Marmara Can Şekeri diyarını kaybetmiş uzletim akışlarım Medcezir göğ(s)üne gül’sen iki adımlık dese de Nilgün üç adımlık uzun ince bir yol ölüm, kanatlı sevinç darlığa ateşin kavgası kime gülse kırmızı kırmızı çırağı diken çırası gül ay’a ayna güneş ar”dan kızaran yüze soluğumu keser rüzgârın soğuk biraz biraz da memleket esintisi göğü yağmur dağları kar şehrin, kalbi o nehir küçük harflerle yazdığın hani kağıttan gemiler yüzdürdüğüm İstanbul, kollarını kapamış fetihe bir aşk ki; martılar boğazında çığlık bir çıtır simit bir de çay ikiye bölünse bir lokma tokluk açlığa bir yudum sıcaklık üşümeye iz ize paydaş düş mektup taşıyan güvercin çırptıkça kanat Galata’dan, Kız Kule’sine seyrinde boğazın iki damla deniz göz bebeklerin sen, neden bu kadar yabancı kaburgana neden, altın kafeste ben bir adım ileri uç fersah geri üç değil uç aşktan kanatlara uçuşlar serçe değil mi? az çok, çok az düş öksüz bir çocuğun, elma şekerine bükülen boynu gibi mi bakayım can şekerim düştü uç adım gel, ölümü caydır… 09 Kasım 2024 17:33 Sude Nur Haylazca (Vaha Sahra) |