Beni Sen Kokan Güllerle Uyandır
Hangi kuyu, benim sabrımı taşır?
Hangi yıldız bana yol gösterir? Kalbimde yükselen bu yangını hangi umman söndürür? İzin ver aksın sessizce kalemimden kelimeler, Dinlenmeye çekilsin ruhumun kış görmüş dağları, Beni gözlerinde şifala… Hangi deniz bir gemiyi bekler, bilirim… Hangi gök bulutsuz yas tutar anlarım… Ve hangi gülü hiç doğmadan soldururlar, hissederim… Griye dönen kâbusların endişesini sen bitir, Ve özleminle beni sen uyandır razıyım, Yeter ki sen ol… Yıkık bir kentin en tenha sokaklarında, Özlemin izini taşıyan bu taşlarda, Güneş doğsun diye yakılmış bir dua, Ağır ağır döner geçmişin sisli yamaçlarında, Gözyaşlarına ekilen çiçekler açar, Yeter ki beni dönüşlerinle sar… Sabrın çatlayan damlasında, Özgürlüğe sarılmış bir tomurcuk büyür. Hangi acının izinde, Hangi bekleyişin “umut” diye filizlendiğini bilirim… Bir hayalin kıyısında dalgalar yükselirken, Beni içindeki çocukla buluşturur “hasretin”… Siyah bir bulut sokulur usulca, Ay söner göğün içinde, Hüzün akar gözlerimde Ve bir sükût sarar düşlerimi, Beni bir gülüşünle yağmurlandırmanı beklercesine… Sensizliğimi hissedebilirsen eğer, Kutsanmış bir sabah vaktinde, Tenime usulca dokun saçlarınla Ve ellerinle düğümle, Bedenimde sevinçle büyüyen bir çocuk masumiyetiyle Beni sen kokan güllerle uyandır! |