GÖLGELERPencerem çok büyük, Çerçevesinin içinden geçip gidiyor insanlar… Öyle masumlar ki burdan bakınca… Tam bu açıdan, biraz yukarıdan yani, Tam kıvamında yüksekliği… Çok da yukarıda kalsam kaybederim ayrıntıları, Herhangi birine indirgerim yoldan geçen kadını, Görmez olurum yüzündeki gölgeyi... O yüzden tam kararında bir yüksekteyim bence; Bana dokunamadıkları, yakmadıkları canımı Ama kaybolmadıkları da aynı zamanda, Gölgelerin insan diyebileceğim kıvama erdiği… Geçip gidiyorlar penceremden, Ne tam insan, ne tam gölge, Tam kıvamında yani.. Bol köpüklü Türk kahvesi gibi… Biraz sasık geliyor tadı gerçi kahvenin, Yeterince sıcak değil gibi sanki… “Göze alsam mı…” diyorum “Dilimin yanmasını, Biraz daha mı ısıtsam kahveyi, Köpüğü kaçmasın diye Sıcağından vazgeçmesem mi?” O gölgeleri insana çevirsem mi yeniden yani? Pencereyi aradan çekip yanlarına yaklaşsam, Canımı yakmalarına falan boş verip Beni bu ayazdan kurtaracak O sıcaktan vazgeçmesem mi? |
Şiirin açılımını da Mesut bey kardeşim güzel yorumlamış.
Tebrik ediyorum kaleminizi.
Selam ve Sevgilerimle.