Şizofren ÇığlıklarKitap arasında kurumuş güllerin hüznü kaldı senden Kül tablasında unutulmuş bir sigaranın İçten içe yanmışlığı Kum fırtınasına yakalanmış bir bedevinin Kıblesini şaşırmışlığı kaldı Sahipsiz akvaryumlar gibi küflenip Anahtarı kaybolmuş bir kilit gibi paslandım da Ağaç kovuğunda eşini bekleyen sincaplar gibi Bekledim seni… Kilitledim kalbimi Nöbet bekler gibi bekledim. Kızılırmak gibi uzadı Karadeniz gibi coştu da yokluğun En kallavi fırtınada bile uğramadım başka bir limana Bir gün bile sabrı çatlayıp, şivesi bozulmadı sevdamın Aşüfte suların kirli yatağında Halel getirmedim sevdama Teşne bir yağmur duası gibi hep seni fısıldadım İçimin çölüne Ateşe sevdalı ateş böcekleri gibi hep sana uçtum Hep seninle soğuttum İçimde soğumayı unutmuş cehennemi Bir maden ocağı gibi kazdılar da kalbimi Kimselere zerre vermedim Sana sakladım içimdeki cevheri Hınca hınç Seni gizledim içimin labirentlerine Belki bir gün gelir de Kazma kürek kazarsın diye… Bir gün bile kar suyu içirmedim İçimin harlanmış metaline Acısından inci doğuran istiridyeler gibi acımla seviştim de Sana ayırdım kurak dudaklarımı Belki bir gün gelir de ıpıslak öpersin diye… Sen, yeni aşklara yelken açıp Dipsiz mutluluklara kadeh kaldırırken Ben şizofren çığlıklar astım gök kubbeye Her gök gürlediğinde Belki avazımı duyarsın diye… |
Sadakatin mührü gibi her satır, öylesine değil ölesiye bekliyorum demiş şair....
Aşk doyulamayan kurşun gibidir, ölmez de, öldürmez de tutkuyla süründürür ....
kimi adına yaşamak der, kimi de ahmaklık
Güzeldin şizofren çığlıklar
Saygımla