UNUTULMUŞ DİLLERDE YABANCILAŞTI ADIMUnutulmuş bir harf gibi düştüm boşluğa, Sonsuz döngünün dipsiz kuyusuna. Her adım, yankısız bir çığlıkta çözülüyor, Zamanın paslı dişlileri arasında kaybolmuş bir gülümseme. Hangi yüz benimdi emin değilim; Beni unutan rüzgârın parmak uçlarında dağıldı tüm bildiklerim. En çok ne korkutur beni? Bir kadının sessizliği mi, yoksa gökyüzünün tereddütü mü? Adını bilmediğim çiçeklerin dikenleri doldu içime. Bir rüyanın kırık penceresinde dans eden gölgeler gibiyim. Kelimeler, bir zamanlar konuştuğum yabancı bir dilde çürüdü. Sesimi bulmak için kaç mezara dokunmam gerek? Yoksa her biri birer ayna mı, Kendi suretimin artık tanımadığım yankısı? Gece, göğsüme kazınan izler gibi ağır, Bir sonsuzluğun kenarından sızan ince bir çizik, Tüy gibi hafif ama bir kurşun kadarda ağır, Sözlerin kabuk bağlamadığı bir yara. Kırılmış yıldızların tozları düştü avuçlarıma, Ama ışık yok, sadece sönmüş anıların yakamozu var. Bir an durdu dünya, nefes almadan önce, Zamanın durduğu o ince çizgide, Adını unuttuğum şehirlerde kaybolmuş sesler. Bilmiyorum hangi dilde yazıldım, hangi dilde silindim? Belki de bir haritayım, ama çizgilerim kayıp, Yolculuğumun sonu, hiç başlamadığı yerde gizli belki de. |