Güneşe Işık Tutmak
Sürgün yemiş bir sazın telinde
Ne kadar uzağına gidersem gideyim. Her şarkının içinde en uzağında senle başlayıp, Hiçbir kelimeyi ayırt etmeden, Bir tek kem söz demeden. Bu ayrılığa gurbet demeden hasret demeden. Sen benim tek MEMLEKETİMSİN ya. Nereye estirirse nefesin toprağımın kokusu, Çıkmaz ki yürekteki hakikatli kurulu senli köyde. Söylesene soğuk mu halen ellerindeki şefkat. Gözlerindeki keskin ölümcül bakış halen aynı mı. Sahi halen haksızlıklar içinde yüzüyor musun. Şimdi sorgu zamanı güneş battı. Önce kendimden başlayarak, Senle bitip tüm dünyayı suçladım. En dibe vurdum ve sorguladım HAYATI. En doğal hakkımdı Anneni bile sorguladım. Düşman oldum. Nefesime nefes sattım. Dost oldum. Gözlerimden uykumu çaldım. Sabahıma geceyi süsleyip kandırdım. Geceme ışık diye karanlığın daha koyusu boyadım. Her uykunun başlangıcında bir tokat gibi, Korkulu rüyalar dehşet düşleri anlattım. Yalan değil kendi özgürlüğümü bir mahkuma. Ruhumun dahi zincirlerini bir kindarın, Umursamaz ellerine telsim ettim. Ve yine yalan değil. Sen okyanusun tabanını göremediğin gibi. Boğazımdaki düğüm göremediklerinden ibaretti. Yarım kalmışlığım ölümcüldür benim. Gece uyku diye yattıklarım iç hesaplaşmasıdır. Hissediyorum dünyanın seslerini. Toprak altında ki o çıldırtan çığlıkları. Kafam bambaşka dünyalarda egemen olmuş. Ayaklarım yer de ama mantığım bende değil. Doğru mu yoksa gerçek olmayan bir empati gibi. Ustaca ve acımasızca olan bu iç kavram da, Kendimi geri çekebilecek kadar boştayım artık. Bedenim topraktı sert rüzgarlarda bile, Bol ekinli kök salmıştı ruhum toprağıma. Şimdi ise artık dönüp baktığımda görüyorum ki, Yağmurum çoktan dinmiş, içim kurak yeri. Dudaklarımda var olmuş kıtlık ülkesi. Nefesim uçurumum kenarında gibi sanki. Bir adım daha atsam sanki ellerimden, Uçurtmam kaçacak kanadı kıralacak serçelerin. Bakışlarda taşıdığım baş şimdi yerlerde serili. Kelimelerden tıpkı Yusuf gibi Züleyha gibi, Yüreğimde sanki sura üflendi. Yoksa böyle kıyamet kopmazdı içimde. Dedim ki dağlar gibi bende, D A R M A D A Ğ I N I M Ama sonra inandım tuttum kendi ellerimi. Enkaz gibi bir aşk bıraktım ardıma bakmadan. Şimdi mantığım denize rengi veren mavi. Kıyılarda rüzgarla konuşan çakıl taşı. Güneşe kulak veren en içimde beyaz ruh. ’’Dilime keşkeler türedi.’’ ama Nerde olduğumu kim de olduğumu biliyorum. Tüm vaatlerim tüm benliğime olsun. Yarım kalmış şeyler sadece kırık düşlermiş. Bu yenilgimin en büyük uyanışı diriliş oldu. Aklımın iç savaşı dünleri yakıp, Yarınlara şafağıma karalık katmadan, Her yer aydınlık diye yön veriyorum artık... Erhan Çuhadar Sabır Gemisinin Kaptanı |