Rüzgarın Fırtınasıydı Çocukluğum
Yürüdüğüm gördüğüm bu yol sonsuz
Bilirim şehrim şiirler kuşatmasında sonu yok. Durmasını bilmeyen arsız bir nefesle, Dağılmışlığın en büyüğü dağlar kadar denizle, Dalgasından bir parça mavi serinlikle, Kanayan yara yerine genzime kaçan tuz, Bilirim yine hatırlatır yokluğu yakar canımı. İçte yanan bir ateş var tutuştu ki sorma. Alevlerden çıkan dumanda kusursuzca, Bir manzara gibi penceremde gözlerini izlerim. Bazense deniz o rüzgarıysa ben olurdum. Bilmiyordu ben olmadan dalgaları olamaz ki. Serinliğimdi uyurken saklar hiç kimse, Yüzünü merak edip görmesin diye, Kirpiklerime tek tek şifreli asma kilitler vururdum. Bazen uyurken düşlerimde gözlerinin denizinde. Boğulsamda ses çıkarmazdım yemin olsun, Bile bile boğulmayı göze alırdım. Ellerimi açıp dua ederdim dedim ki, Senden sonrası bana en büyük inkar olsun. Ama Y A N I L D I M Sen benim doğru bildiğim sandığım, En büyük hayal kırıklığım. Sayende zayihatı ağır olan, Yanlış bir fetih gerçekleşti yıkılmaz yürekte. Şimdi ellerimi taş duvarlara sürtüp, Buğulu camlara dokunarak umudun notalarıyla, Göğsümde yankılanır bir ruhun hikayesi. Duvarlar fısıldıyor melodiye dönüşen çığlıkları. Her dizede ki bir inilti soğuk taşlara yazılır. Beyaz sayfalarda silinmeyen çizgiler karalanır. Gözlerde belirsiz kaybolmuş bir yıldız parlar. Duvarlarım hece nefeslerim bir öykü. Her kelimem yıkımı ağır olan büyük dalga. Kağıda düşen harfler acının özünü, Her bir satırda gizli gizli saklar. Çalıların arasında sessizce saklanan, Bir çiçek umudu taşır ya. Dallarım kırık dökük göğsümde bir yara, Hüzünlerim artık umutsuzluğun izleriyle sarılmış. Rengarenk yapraklar bir labirentte kaybolmuş. Gizemli bir sessizlik içinde, Bir rüya karanlıkla dans eder. Güneş tenimde titrer unutur sıcaklığını. Soğuyan düşlerimde ruhum, Kaybolur koskoca dünya içinde. Yitirilen hisler yavaş yavaş donar zamanla. Dondurur soğuk yavaşça kemirir sıcaklığı. Dönüşsüz içsel bir kışa girdi mi beden. Geri dönse de giden ölen biri yeniden dirilmez. Isınmayı unutan ruh kıyılarda, Soğuk soğuk bakar artık mavi gökyüzüne. Yürek kadar üstü kapanmayan hüzünlerim, Farkında olmadan neler anlatır bakan gözlere. Fark etmezmiş insan bir göz yaşı damlası, Koca bir şehre koca bir denizi, Vaad edicek kadar, İçteki söylenmeyen sözlerin, Tonlarcası kadar ağırmış. Yolumdaki rüzgarın fırtınasıydı çocukluğum. Oysa parçalanan ceviz kabuğuydum. Senin karşında sapasağlam duruyorum. Bunu nasıl yaptım inan bilmiyorum. Şimdi seninle aynı şehirde bile olmanın, O içten acısı öyle beter öyle kötü ki. Bu pişmanlık kuyudan daha karanlık içim. Bataklıktan daha çekici bu yalnızlık. Boğazımdaki düğüm bataklık gibi. Artık YUTKUNAMIYORUM... Erhan Çuhadar Sabır Gemisinin Kaptanı |
Dağılmışlığın en büyüğü dağlar kadar denizle,
Dalgasından bir parça mavi serinlikle,
Kanayan yara yerine genzime kaçan tuz,
Bilirim yine hatırlatır yokluğu yakar canımı... EÇ."
okumasına doyum olmayan muhteşem
bir anlatım okuma hazzı ile dopdolu
pek müstesna dizelerdi.
tebrikler ve de saygılar sunuyorum...