![]() Kara Tahtada Hizasız Düşünceler
Yokluğunun savaşçıları yine hain bir pusuda
Ruhuma acının nöbetini tutan askerler kapıda. Nefeslerimle çarpışıyor huzur sözcüklerim. Bütün kuşların kanatları kırık dağınık. Şiirlere rehin bırakıyorum tutamadığın ellerimi. Taş kesiliyor yazamıyorum susuyorum. Kelimeler bir şairin yüreğinde musallaya dönüyor. İkinci el tebessümler sessizliğimle oyalanıyor. Çırılçıplak yaralarıma saklıyorum çiçeklerimi. Birgün geldiğinde solmaya yüz tutmuş, Sözcüklere can suyu olacak dokunuşların. İçimdeki saklı çiçeklerle öyle bir gel ki, Bitmeyen bir ÖYKÜNÜN başlangıcı ol. Buzul bir dağ yutağında bir sabaha uyanıyorum. Güneş bir parçasını gösterir diye, Perdenin ardında ellerimi açıyorum göklere. Belki dağların arkasında ARTIK kalan, Güneş parçacıkları avuçlarıma düşer diye. Tene değen güneş sıcaklığı can olur, Uykusundan uyanır sendelenen düşüncelerim. Düşüyor yastığa sıkıntılı çarşafa sarılı hislerim. İçimde tüylerimi ürperten bir tedirginlik. Düşüncemde dahi sığınak edinen gerginlik, Haykırsam biliyorum bedenim buz tutacak. Bir avuç suya hasret yüzümdeki solgun karanfiller, Beyaza çalan mat bir renk musallat olmuş. Aynaya bakamam baksam uzaklaşıyorum. Renksiz giysiler ruhuma uyum sağlıyor. Sihirli bir fırça olsa yüzümdeki o berbat ifadeyi, Başka şekillere resmetmek istiyorum. Zaman geçiyor harfler bir sonraki harfe yığılıyor. Hizaya sokamıyorum kara tahtadan düşünceleri. Bir sürü cümle hava boşluğunda arafta takılı. Şehrimin hüzün kokan kuşları bile, Siyah örtülü gökyüzünden göçüp gitti. Şimdi diyarlarda sürgün yemiş bir sevdayım. İçimde damla damla biriken hasretlik, Bir düşünceyle tek kurşunla vuruldu kan düştü. Bir iç kanama başlıyor gazete sayfalarında. Manşet atılır büyük yazılarla. Yetiş sayfa sayfa sen dökülüyorum. Her NEFESTE KURBAN EDİLEN bu aşka... Erhan Çuhadar Sabır Gemisinin Kaptanı |