Siyahla Beyaz
Siyahla beyaz
Ninnilere eşlik etmekte vakit Gün ayaz kar beyaz ne fark eder ki… Sancılı bir coğrafyada açmışım gözümü dünyaya Çok oldu güneşin tanrı olmadığını öğreneli Renklerin kızılıyla anılır olmuş başım, kızılbaşım Eli yaş yüzü yaşların ıslaklığı hiç kurumasa da Hiç unutmadım oturan boğa ile kardeşliğimi Başağın sarısı pirincin tanesi Balın peteği, incirin çekirdeği Yabanı yalın toynaklarıyla inleten taylar Karası ile karanlığa ışık tutan kömür Hangi kelamın gücü yeter ki nasırın tarifine Ne güzel gülü bülbüle yakıştırmak Ne güzel mavilerin en güzelinde denize rastlamak Musa da asa çarmıhta İsa Ebrehe ve ebabiller, gök tanrı ve toprak ana Kaderimize kardeş kavgasını yazan kaleme yazıklar olsun Ayinesi iştir, lafa bakılmaz Muhasara altında yetimlerin hakkı Şah damarında bir hançerle yaşıyor bütün kadınlar Çok bilmişliğimizden daha çok yanılmışız Gurur duyuyoruz kişi olmadan kişilik sahibi olmuşluğumuzla Malik olmak!! Gözü açık olmayı aç gözlülükle çerçevelemek Anka kuşuyla kanat açıp yeniden doğmayı düşlemek Görmezden gelip fırtınanın gazabı, suların azabını Tanrıların sunağını kara derili kardeşimin göz yaşıyla sulamak… Yemin olsun ki ben başlatmadım kandan kına yakmayı Kral çıplak diyeceğim!.. ben hep çıplağım ki! Kendi köle pazarını kurmuş her devir Bir incir yaprağı bir zeytin tanesiyle yetinebilseydik keşke… Keşke; Minareler, havralar, kiliseler biz kardeşiz diyebilselerdi… Ruz-İ mahşer meydanı ahvali arz huzuru olsaydı, olsaydı da Şaşı gözlerin de gerçeği görebildiğini fark edebilseydik Meşesinde bir ormanın Neşesinde kelebek ömrünce mutlulukların Peşinde kuzuları varsa bir maralın Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacaksa Helalleşmek isterdim bütün canlılarla Helalleşmek En çok da Evvelsi gün Hiroşimalı Dün Somalili Bu gün de Gazzeli çocuklarla |