Destan-ı Çaycu IIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Destan-ı Çaycu adlı şiirimin devamı. Rüknettin bu sefer Galatasaray Lisesi yakınıdaki çay ocağından istifa edip Galata civarındaki eski mekanına geri döner. Rüknettin fena halde aşk acısı çeker. Hayriye abladan mektup bekler lakin mektup gemisi zarfları denize boca eder. Rüknettin bıyıklarını kıraltır. Aklını ufalar. Aşkından ıstıraptadır. Ben ona Hayriye abladan haber getirince sevinçten dükkanı kapattı. Garip adam Rüknettin. Yaşamasa da garip. Keşke yaşasa.
Sen nasıl çay demliyorsun ?
Gözümden kaçmadı gamzelerin Bırak üstü kalsın markaların Kırmızı, mor, mavi siyah Rüknettin hecelemeden konuş Aşk mı demlidir günah mı ? Taşlı sokaktan galataya doğru beyaz gömlek Güvercin bardağına kasvet Dişleri altın sarısı elleri bereket Filizlenen başak gibi çıkar Rüknettin kasketini takar Sobayı çırasız yakar Ninni parmaklarından doyar çocuklar Kılavuzu köy çeşmesinden alır dualar İbriğinde güvercin izi var Kanatlarını açar çayları dağıtır Rüknettin Şimdilerde suskun suskun bana bakıyor Gideceğimi anladı bana caka satıyor Paltosuna çörek otu koyuyor Nazar edeni çokmuş öyle diyor Rüknettin hakkını helal eyle sokaklar sana emanet Şiir duyunca kulağını semaya ver Megafondan cılız bir sesle Çayı demli Gönlü elemli Dili kalemli Geliyor Rüknettin Bana müsade delikli kuruşun üstü alınmaz Rüknettin kepenkleri kapat lambanı yak İki sandalye arasına bir minder İşte hasırdan altında mis gibi yatak Bekçiler ekmek sırasına girerken Rüknettin uyan yeniden Tereyağı peynir yumurta ekmek Sabahtan doldur rahmeti Rüknettin Hayriye ablanın selamı var Sincaplar, kediler, güvercinler seni özlemiş Mektubun düştü denize Kim inanır bize Rüknettin çaycunun hasıdır amma Hikayesi muamma ! |