Köy Kahvesinde
Merdiven başak ekerken gökyüzüne
Törpülenen demir dikenlerin ardında Ya kara gök iridir yahut gözlerin Benim neyim olmalı Durgun sözler harici İki bahar kısa, güz Tanelerini kırmalı göğün katlarında. Tabakta izi var yorgunluğun Çabuk solunmuş buharları Simit kokarken kadifeler Elimde binlerce el izi Köşebentler dişler masadaki gözleri Rast makamında açılır kapı Gün boyu pişmekte camlar Yalap şalap içilirken gölge Ay serinliği düşer her yere Topraktan biter kaval Acıdan doğar sözler Bitmek bilmeden kaynar Köy kahvesindeki cesaret Kağıtlar karılmış zaman masada Gazete üstünde yorgun gözlük Yeşil sandalyede hırka üstü şekerler Rüyasında ancak bu kadar hazinler Kapı üstünde serlevha Her yaş evvel yaşı yaşar. Çok güz, dört saat, üç kuşluk Saltanatını sürmek varlıkta yokluk İnsan cism ü canını her gün zamana satar Dünya pazarında bir mana arar Yenmek için koşar tüm atlar Saygıyla kalemim bükülür Yorgun düşerim ben. |