Avurt Ünsüzüİç yolum, ölü kuşlar senfonisi. Esmer bir ölüyüm kendi göğüne düşen. Yıldız diyor birileri... göğü hırpalayan seferim gürz görmemiş mumların ışığına kondu yandı kisvesi bileklerimde hala o sevişmelerin nal izleri dudağım avlusunda sarhoş kul ayağı topal rüzgarlarla savrulan dal kırığı iniltiler avurt ünsüzü; sus boşluğum civan ateşim yanar şamdanlarda mahmuzların boynumun yuvasını kanatmaz yatağımın mahşer unutkan bir kaçışın sadakati terk edilene yalnızca giden yanacak yaralarımın bilgesi zamandır bekleyiş örerim örümceğin ağına sen eksilmek dersin şimdi denizkızı sandığım sen kedilerin bıyıklarını yıkadığı bir yol kenarı atıklığı, su birikintisiymişsin korkma şiirim imarettir nasibin gözüm kadar bugün kabul günü mezarlığımın ser içime yatağını çürümüş sinemde o eski ordularını koştur güneşi yak kahveme kırk yıllık bir ömür pişir ağzıma bıraktığın cadı kazanı sana geldiğim yollarda eski acılarla yeni aşklarda hacca gidiyorlardı sevdiğim bütün kadınların artığından tavaf-ı şiir kabilinden beddua biçtim bütün illetler kendimeymiş kendimdeymiş ödeşelim K.Y. |
sessizlik...
tâkipçinizim...