Ağlayan kadınlar lahdibana yeşili göster incitilmemiş şarabın duruluğundan sözet dilindeki gergefin ipek çözgüsünden dut yemiş dudakların düşün ki savaş ganimeti sayıldık bir vakit dörtte üçü bölüşülen biri hiç kendimizden düştük öfkeli rüzgârlar taradı saçlarımızı boyadı renkten renge noksandı bazı uzuvlarımız el verdin gözde iristim artık ° şarkılı çiğdem gibi salınıp solgun ağzında acıyla parladığım °° kök saldı kollarımız incelikle yol almış, hışımla sarılmıştık ölüme yakın tazelenirmiş ağaçlar her yemiş üçer beşer o yaz son yaz olmasın için. bir çakı yarmalı gövdeyi yaraları azar çok meyveden yanıltır bizi ayakta ölür böylesi ağaçlar yapraklarıma delişmen bir dil bıraktın kesikler attın kıvıl kıvıl esti rüzgâr ay kızardı yağmurlar yağdı kaynadı topraklar yaşam fışkırdı kökten köke daldan yaprağa gölgemizde kuşlar cıvıldadı nasıl bilebilirdik ne zaman anlardık ki bizi zamanın kundakladığını sarıp başa, baştan aşağı ebedî ayrılıklar görmüştük. °°° günlerce ardına bakmadan geçerdi ay duymazdı sesimi dinlemezdi sarılmazdı şimdiye, geçmiş günlere takılıp bir parça daha kopar giderdi bizden birbirimize bağlıydık soludukça beraber açardı günler derinden gelen sesle uyandım meyve yüklü dallar boşalmış ermişti göğe bırak beni der gibiydi kök incecik yapraklar yüktü ona duydum sustuklarından ve ellerimi bıraktım onda °°°° kuruyan ağaç kör çeşme kaldık °°°°° yaşamın çekirdeğinde ne var ağacın çevresinde ne bilmek neye yarar ki eğil sen bana için içinden kabuğun kırılışından sözler bul indir de ki şiir sürsün avuçlarına, aşkı her tavaf eden ~ |
Tebrikler