ALAMANCI
Koş yetiş
Önünde Kurudu güllerin Yeşerebilir/sen var dünlere ister/sen Kaldımı gizli saklın bak işte bitti ömür Kim kovaladı dikenlerde azap bülbüllerini Kim süpürdü gül kurusu tenimden Beşiği degilmiydim insanlığın Eşiğim boşaldı bak Yarsanız bağrımı görseniz bir yol Ahu zâr dolu ... Bilseniz Silseniz gözyaşlarımı bağrınıza Kor dolu sineme bir su serpmediniz Zincir dolu kollarımda kırılmadı bileğiniz Zorlu tepelerimde seddi cefamı aşmadınız Taştınız yüreğimden kabar kabar Sarardı âlım yeşillerim Kabardı denizlerim Yokmuydu yolu düşmediniz peşime Benim ben Anadolu Varım yoğum incir kurusu evlatlarım Bir çağlayandı aktı gitti can suyumdan Bir hışırtı koptu yetmiş üç yerden Yırğalandı dalım budağım Havalandı tüm yapraklarım Dinle duyuyormusun Semada feryatlarım kanat kanat Kalktı bütün telli turnalar semaha Edirneden vana Sinoptan antakyaya Telli duvaklı gelinim Kâh atlı Kâh yaya Dört cihetten çekip kapıları üzerime Bırakıpta beni sürğünlerde sürğülere Nereye böyle nereye Dinle Dinle Gurbetin kara zifâfında doğum sancılarını İşitiyormusun geride bıraktığınız Feryad’ı fiğandan öbek öbek yığınları Yokluk kundaklarına sarıp sarmaladım Kokunu hasretlerde pişirdim Yabanda demledim sızılarımı Çöktü içime karıştır sür sinene Doldur ciğerine Daha yerin varsa en derinlerinde Çek çek çek nefes nefes Her nefeste kendini öldüresiye Kokla sıladan uzaklarda Kırıldı direkleri göğün Göğsünde mümbit yetimlerin Közlü bir kambur vurulmuş sırtında Acı tütün gibi tütüyor burnunda Havasında suyunda ununda bulğurunda Taşdan topraktan yapılarında Boğulduğun susuz kuyularında Uğruna uzaklarda diyar’ı yalanlarda Özledim Özlemim Nal seslerinde parçalanmış uykularda Didik didik talanlarkâr yüreğimde ,zararlarda Yokmuydu bir yol gelemediniz Benim ben Memleketin anadolu Gittiniz Ağrı süphan cudi nemrut hüzünlü Çoruh seyhan ceyhan kan ağlar Elim kolum bağlı çaresiz Bir garip beklerim sinem dağlı Yanar yanar tüterim özüm özünde ateş Gözlerim gözlerine uzak Eşgali zapta geçmiş Fâili belirsiz tuzak bu tuzak Bir fazla İki az Ağlayan çok gülen az Gözüm bayramlı yollarda öyle mahzun Dönüyor başım yörüngem öyle serkeş Eyy ana Suçlama beni Suçlama Benmi istedim saçlarına bir yıldız gibi düşmek Davulla zurnayla Düğüne gider gibi aldı beni bu yaban eli Bandolara teslim ettim emeğimi etimi tırnağımı Terim toprak kokmuyor artık sen gibi Bilsen burası arzın dibi Hem buz hem ateş Üşüyorum Buğday başakları yanan yüreğimde üşüyorum Bunca ğamı derdi devirip bedenime Terim fırat gibi çağlar içerimde Dicle gibi akar Kızıl Irmak gibi bakarım Gözlerim üç tarafı denizinde kayboldu Yüreğimde bir nâr’ı cehennem ana dolu Unutmadım seni hiç Unutamadım Sarıkızı Kara sabanı Gittik ihya ettik yabanı Bıraktık bahçende karabaşı Otlu peyniri,mıhlanayı Mercimeği nohutlu pilavı tarhanayı İnadına Başıma yastık ettiğim raylarda Bak titriyor yüreğim Haydi kuşlar havalanın göç vakti Vurun kanatlarını çıldırasıya Bu uzayan yollarda hasretlere acılara Kim kopardı uçsuz bucaksız Sılanın altın saçlarından De hele ana sen bilirsin Seke seke bir ceylan gibi koşarken Derelerden tepelerden Kim budadı dallarımı köklerinden Aldı bu ellerden Kim ayıkladı Kim devşirdi bizi Bu sızılara kimler sattı kara gurbetimizi Hepimizi Sirkeci garının ortasına Elimdeki tahta bavulları Kim bize tabut etti Kim biçti kefenimizi Vuruldum kilitlerde mezar taşlarına Göç vakti Dönüyorum dönüyorum Tren ıslıklarına çarpıyor kesildi nefesim İndim gurbetin sokaklarına çarptı başım Büküldü boynum düştü önüme Düştüm ölüme gülene Çok istedim Dönemedim bir daha geri Vurdum kafamı berlinin soğuk duvarlarına Duruldum hülyalarında Ölen benmişim Vay belalı başım Geçte olsa anladım Seni ben satın aldım Gurbet sarhoşuyum Dönüyor ay yıldızlı naşım Benim ben Tanıdınmı Yaramaz evladın Ana Suçlama beni Suçlama bizi ana Hiç vazgeçmedik senden Kimdi giden Kimden kalan dünden yalan Kimdi gülen Kimdi dünden ölen Yok artık kimim kimsem Şaşkınım bu bir insan pazarı Tartılar taşıyamaz ruhsuz cesedimi Ölçülere gelmez yüreğimin adımları Heey Anam Babam Bacım Sırdaşım susuz aşım Pembe bir düşmü Bir kabusmu Avuçlarımda Beyaz pusulalarda yazılmış kaderim Silemedim ... Sırra kadem bastı ruhum Gözlerin suskun Sözlerim biçare Keder derim Ölürüm ölürüm Heey ana Benim ben çaresiz evladın Ben Tornacı duran usta Kaynakçı bayram Dokumacı hayri Madenci sırrı Selma abla Kezban teyze Giden Geride kalan Kaybolan Solan O kadar çokki yurdum çiçeği Mukaddes teninden yolunan Ömrüm burçak tarlası Bahtım kuzgun karası Koşuyorum iki âğıt arası Damar damar gönlümün bam telleri Kesildi bileklerim boğazımda düğüm düğüm Koptu bağları kızıl kuşaklarım kördüğüm Kanayan avuçlarımda yandım talan oldum Akortu kaçtı daha iflah olmaz bu ömrüm - Gideceğim , gitmeliyim - Gelecekmisin beklerim , gelirmisin - Kader deyin - Bakmam başka çiçeğe - İnanmam - Yazğı dersin - Köklerim saksılara sığmaz bedenim - Ellerin derdinde ellerim Gazap tohumları yeşerdi bak filiz filiz Ağırdı serpildi ağıtlarım daha bitmedim Geleceğim Ülkem bana alamancı der Alman bana işçi Anam babam hasret der Nazlı yârda tarifsiz heder Uzaklarda oğlum kızım babam der Düğümlenir kelimeler boğazına Diyemez bir kelam daha Sönmez bir ateşki tüter gider Islak kor yastıklarda alev alev ... Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ |
"Ülkem bana alamancı der
Alman bana işçi
Anam babam hasret der"
Şiir başlığı ironik olsa da şairler "alamancı" demesinler derim. O kelimeyi ömür boyu sevmedim, sevemedik biz...
İnanıyorum ki siz de sevmiyorsunuz.
"Ne doğduğumuz yerler kucakladı bizi, ne doyduğumuz yerler" gibi sitemdi başlık sanki.
Şiirinizin konusu romanlara sığmaz aslında.
Mahir kaleminiz uzun bir yolculuğun özetiydi,
yüreğimizin en hazin yerine dokunan...
Derin bir iç çekişle
tebrik ediyorum sizi
Emeğinize saygı ve kalbi selâmlarımla...