AKŞAM
Bak işte akşam oldu Gene
Kordu gene Zordu gene Degişmez isli yazgılarında Kör ocak bu gece Her dem yokluğuna gebe Öbek öbek taşımda Toprağımda Ekmeğimde suyumda şu katıksız aşımda Bakıp durduğum kudurduğum her yerde Yeşermez hiç şu yalancı sancıların Bir türlü doğmaz ölü baharlarıma Gövdeme Dallarıma Yapraklarıma Dudakları çatlak Çorak mevsimlerim kırış kırış Yağmaz Tek bir damla bile küskün yağmurların Döner Simsiyah buiutiarın eksilmez üzerimde Fırtınalar alsın canını Çarpsın seni kızğın çöllere Bak işte akşam doldu Gene Pür dikkat Çarşı pazar tüm benliğimde hep bir telaş Işıltılı caddelerin canlandı Kısır hecelerimde Kanımda deli gibi Akan her katre’i mecralarımda Varoş sokak aralarım mahsun Senden ümitsiz Umuda dağlı ayakları hırçınlığa bağlı Ürperi köpeklerim kuduz Tepinir durur gül perisiz mezarlıklarda Kırılır kopar zincirlerimden yakamozlar Bir kıyamet gibi Boşalır üzerime Tepelerden saçımdan tırnağıma Dişlerimde parlar dolunay Mecâlsiz düşlerimde öldüren gülüşlerin Aah ah o terk’i can eden gülüşlerin Fırlatır beni ötelere berilere diyar diyar Yıldızlarca batar durur bedenime Çekip giderken gün, bakmadan ardına Sensizlik bir kıvılcımdır çakmaya görsün Bir bitip tükenmez Sönmez çıra’ı şerbet olur Öldüren bir iksir’i zehir olur Yayılır inceden inceye Her nefeste duman duman Münzevi hücrelerimde asılı Yaslı kandillerinde Yanar âlâz âlâz alevlerinde En âzamet"i şahanesinde Tüter ateşler içinde Bak işte akşam soldu Gene Plastik çiçekler gibi Kokmuyor artık ıssız hayallerin Serdim önüme, açtım tüm haşmetiyle Aç’tım sana, bir türlü doymak nedir bilmez Aşk’ı bade’nin Salya sümük aciz çilingir sofrasını Mendiller kâr etmiyor Hâyâsı yitik, bitik duyğularımda Özlerimde çekmez didelerim suyunu Kızıla düşkün gözlerimde Hep aynı yangın Hep aynı kor Hep aynı kül Kavrulur Kurumaz çağlayan dipsiz kuyularında Savurur anlamaz kelâm’ı tufanlarına Çekilmez bir lahza bile En kılcal damarlarıma varana Bu elemkâr ârsız yoksul gecede Bak işte akşam kordu Gene Tortularıma çöküyorum yapış yapış Dermansız Yoksun ellerimde bezğinliğe kalkıyor Yalın ayak ömrümün Bomboş çatlak kadehleri Korkak bir bebek gibi Karanlıklardan seni sağıyorum gözlerime Dirhem dirhem içimin derinliklerine sızan Hicran’ı sek iyi olmaz sızılarının Işımaz ferine Fakirin mezesi tuz Bir dilime Bir yarama Dindirmiyor Kör bir kâmâ gibi tahâyyülerinde Dikiş tutmaz kesiklerimde Ne özlemlerini Nede acılarımı İnim inim inliyor Buza kesiyor ârz ile sema Kesmiyor hazanın karasında Beş para etmez şu ucuz kanlı terimi Ne merhametsiz bu şehir Senin bu bensiz Puslu bir pusula gibi Ellerime tutuşdurduğun avuçlarımda Kaybettim bütün yönlerimi Bak işte akşam yordu Gene Zordu Gene Aman vermez bütün zamanların gibi Âlem’ı dert zırhını büründüm büsbütün Seni süründüğüm Yorğun arğın iklimlerimde Nâçar benligimde bir biçare savaş Sonu baştan belli Rengi bu sevdayı kavgaların Suretlerinin öldüren sisleri çöküyor Ağır ağır Kapanıyor göz kapaklarım Zifiri ahengi kuşatıyor kirpiğ’i hisarlarımı Dökülüyor taşlarım kırılıyor kemiklerim Yıkılıyor sanki hapsinden Dökūlūyor ruhum Bedenim yer ile gök arasında sıkış sıkış Ardına kadar açılıyor kilit tutmaz kapılarım Artık Kılıçlarım kör Sana müptela ben gibi Süvarilerim topal Ağır aksak sürünen gecede Dilsiz heceler gibi Kalkanlarım çaresiz Yitik yüreğimin sensiz yollarında Issız kollarım gibi Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ 10 Haziran 2023 |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________Selamlar